Şerî meşveretler ve yerinde denetim

Doğu veya Batı

altŞerî meşveretlerin siyasal şûralardan ayrılan bir ciheti de; hedefi sırf Allah rızası olduğundan murakebe ve denetimin O´nun emirleri çerçevesinde mahallinde olmasıdır. Zamanımızın cemaat ve meşvereti farz kıldığını ve bunlarsız dine hizmet edilemeyeceğini bilen „dinî cemaatler“, meşveretlerin sağlıklı yürümesi için, mutlaka „hizmet yerindeki fertlerden“ teşekkül edecek bir heyetçe daima murakabe altında tutulmalıdır. Bu murakabe; söz konusu hizmetin maddî ve manevî istismar ve zararlardan kurtulmasını sağlar.

Denetimin usûl ve şartlarını, tıpkı meşveretin şerî usûl ve esaslarını belirleyen cemaatin bizzat kendisi oluşturarak tespit edecek. Cemaatlerin hizmet tarzları ve yüklendikleri misyonları, meşveret usullerinde farklılıklar arz etse de, Peygamberimizin çizdiği çerçevenin dışına çıkmamak kaydıyla, hepsi makbul ve güzeldirler.

Yerinde meşveret ve yerinde denetimi şu konuda daha net anlayabilmek için; cemaatlerin ülke veya kıta boyutlarında teşkilatlanmalarının daima hizmetlerini aksatacağından ve çoğu kez de siyasal iktidarların şerlerine maruz kalacaklarından bu nevi yapılanmaların; dinî cemaatlerin ruhlarına zıt olduğunu peşinen kabullenmek gerekiyor. Dinî cemaatlerde; tam bir ihlas, tesanüt, irtibat ve uhuvvet oluştuktan sonra, cemaat fertlerinin birbirine uzak coğrafyalarda hizmet etmeleri, onları bağlı bulunduğu şûradan ve şahs-ı manevîden uzaklaştırmaz. Ortak esas ve usuller dairesinde, dünyanın yedi kıtasında, şahs-ı maneviden taviz vermeden hizmet edebileceğini, Bedîüzzaman’ın talebeleri için ortaya koyduğu prensiplerden de anlayabiliyoruz: Amerika, Güney Afrika, Avustralya, İskandinavya, Arap ülkelerinde, Orta Asya’da, Rusya’da, Türkiye ve Avrupa’daki sayıları milyonları bulan Nur Talebeleriyle -Risale-i Nur’u devamlı okuyup düstur edinenler-  bu manzarayı rahatlıkla görebiliyoruz.

Şeri şuraların hedefinde dünya saltanatı veya devlet olamayacağından; cemaatin belli merkezlerden idare edilmeleri, yukarıdan aşağıya buyurgan tarzları veya belli kişilerin istekleri doğrultusunda başka meşveretlere müdahalesi de söz konusu olamaz. Şuranın fıtrî yapısı; bünyesine zararlı olacak cereyan, hareket ve üslupları zaman içinde dışlayacaktır. Hayvanî vücutlarda, yabancı maddeye uzuvların verdiği tepkiyi burada da düşünebiliriz.

DENETİMİ MAHALLÎ MEŞVERETLER YAPAR…

Şerî meşveretlerde, davanın esas ve usulleri kadar, şûraya katılan fertlerinin fıtratları da çok önemlidir. Coğrafyalara, ırklara, kültürlere, meslek ve yaş sınıflarına göre fıtratların değişiklik kazandığını biliyoruz. Ayrıca her bir insanın farklı bir dünya oluşu, meşveret üyelerinin mümkün olduğu kadar çok cihetleriyle tanınmasını gerektiriyor. Bu psikososyolojik hakikati nazara almayan şuraların; fikirlerinden, gayretlerinden veya istidatlarından güzelce istifade edilebilinecek çok güzide insanlarını yüzeysellikten dolayı kaybettiklerini ve zaman içinde o Şûra’nın meyvesiz bir ağaca döndüğünü çokça müşahede etmişiz.

Bedîüzzaman´a kulak vermeyip şûrayı sıkça tutup, dairelerini belirleyemediklerinden cemaatlerini kaçıran şûraları gördükçe; meşveretin temel esasları olan şeri hürriyet, ihlas, uhuvvet, tesanüd, fedakârlık, takva, muhabbet ve sadakat gibi unsurlar kadar; usullerinin de şeri olmasının farziyeti kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bir insanın hizmetteki zaman ortalamasını biliyoruz. Bilhassa en verimli ve heyecanlı dönemlerinde; şûra üyelerinden bazılarının esas veya usûle dayalı hatalarından dolayı hizmetten uzaklaşmaları, ümmetin muvaffakiyetine indirilmiş bir darbe olarak görülmelidir.

Dünya hayatımızın her karesinin imtihanlarla dolu olduğunu biliyoruz. Hizmet niyetiyle bir şûrada toplanmış müminlerin, burada da birbiriyle imtihan edileceği hakikatini unutmadan dava arkadaşlarının hukukuna riayet edenler; hem dünyada ve hem de ebedî saadette mutluluk olacaklardır. Denetimi doğru anlamak daha çok önemlidir. Şûra üyeleri, açık ve seçik bir şekilde davanın esaslarına ve şûra’nın usullerine muhalif unsurlar görmedikçe, küçük kusurlarda afüv ve toleranslı davranırlar. Denetim, kardeşinin hizmetteki hatasını aramakla meşgul bir nazar değildir. Bilhassa icranın içinde feragat-ı nefs, fedakârlık ve heyecanla koşuşturanların elbette çokça kusurları ortaya çıkacaktır. Şûra’nın; üstadlık, şeyhlik, ağabeylik ve terbiyecilik vazifelerini de üstlendiğini düşündüğümüzde, heyetler elbette „yerinde şefkat“ ile muamele eder.

İslamiyet’te; „ölmeden önce ölünüz“, „nefsinize murakıp olunuz”,  „Kiramen Kâtibinin daima kaydettiklerini unutmayınız“ gibi hakikatler, şûra üyelerini zaten denetime hazır hale getirirler. İslâmî ve Kur’ân’î hakikatleri muhtaçlara ulaştırmada oluşturulacak projelerin tekâmülü, cemaat tesanüdünün devamı, harekete enerji olacak şevkin diri olması ve bu yolun olmazsa olmazları olan fedakârlık ve feragat-ı nefsin daima hazır bulunmaları yolunda; hem şûraya ve hem de icraada koşuşturanlara yardımcı olabilecek bir denetim heyetinin varlığını, söz konusu cemaati Allah’ın yardımıyla başarıya ulaştırmaz mı?

YERİNDE DENETİM OLMAZSA…

Evvelâ doğrularla yanlışlar karışır. Yanlış yaptığı halde, yerinde ve zamanında heyetlerce ikaz edilmeyen icra mensuplarında, „yanlışta tiryakiliğe“ yol açar. Bir mahaldeki uzvu doğru çalışmadığında, oradaki arıza ve tıkanıklıklar bazen bütün bedeni idare eden şûralara da zarar verebilir. Dinî cemaatler, ehl-i dünyanın mantığıyla çalışmadıklarından, yani belli bütçe ile birileri bazı yerlere memur veya amir tayin edilmediklerinden, şuranın en canlı ve verimli uzvu mahallî meşveretlerdir. Cemaate maddî ve manevî desteğin oralardan geldiğini asla unutmadan, yerinde denetim ile o küçük fabrikaların yüksek verimlilikle çalışmalarını sağlamada denetimin büyük katkısı vardır. Bazı mahallî meşveretlerin çok verimli çalıştıkları zamanların anatomisi çıkarıldığında, yerinde denetimin o dönemlerde zirvede olduğu görülecektir. Bazı arızalılarla yerinde denetim heyeti veya meclisi dağılmış, bazı fertlerinin şahsî eksikliklerinden ötürü damarları tıkanmış ve oradaki hizmetin büzülerek küçüldüğü göz ardı edilmiş mahallerdeki hüzün verici durumu birçoğumuz müşahede etmişizdir.

Yerinde denetimin vazifesini, dışarıdan iştirak edecek heyetler çoğunlukla yapamazlar. Zira oradaki hadiselerin doğum şekillerini, fertlerin dünyalarını ve çevre psikolojisini bilemediklerinden; ancak iyi niyet, şefkat ve müspet hareketlerinin karşılığını alabilirler. Yerinde denetimi, cemaatteki uhuvvet, muhabbet ve ihlâs düsturlarıyla yapan küçücük heyetlerin; cihanşümul cemaatlerin devasa hizmetlerinde çoğu kez asıl rol oynayacağını da unutmamak gerekiyor, kanaatindeyiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*