Ukrayna’daki Rusya Operasyonlarına Dair (1)

Küresel medyanın dev sermayesiyle aylardır yaptığı propaganda karşısında, şu yazdıklarımıza dudak büken veya komplo teorisi diyecek okuyucularımıza da muhabbetle baktığımızı belirterek, şu netameli konuya giriyoruz. Olaya Ahir zamandaki şahıslar ve sebep oldukları hadiseler çerçevesinden bakacağımız için, bazı ön bilgilere ihtiyaç olacaktır. Peygamberimizin hadis-i şeriflerinde ısrarla üzerinde durdukları “deccaliyet” meselesi kadar, semaya kaldırılmış ve kıyamete çok yakın bir zamanda ümmetinin arasına indirilecek Hz. İsa (a.s.) ile de alakalıdır. Deccal veya deccaliyet meselesine selef-i salihin de büyük önem vermiş. Efendimizin tavsiyeleri istikametinde sabah- akşam o şerirlerin şerlerinden Allah’a sığınmışlar. Fakat ilginç olan tarafı ise, Bediüzzaman’ı muhakeme edenler dâhil bütün Kemalistler ve deccaliyet tarafındakiler inkârı cihetine gitmişler.

Tanınması ancak sıfatlarının bilinmesi ve mahiyetinin deşifresi İle mümkün olan deccaliyetin en önemli vasıflarının; aldatarak iş görmesi, toplulukların arasına fitne atması, bir adamını bahane ile binlerce insanı katletmesi, mümkün olduğu kadar insaniyeti çatışmaya sevketmesi, bankalar aracılığıyla büyük sermayeler biriktirip projelerinde ve bilhassa rüşvetlerinde kullanması gibi daha nice şerir sıfatlarını dini kitaplardan çıkarabiliriz. Bu dehşetli hareketten yalnızca Müslümanlar bahsetmemişler. Bu büyük şerden bütün semavi dinler haber vermişler. Hatta 18. ve 19. Avrupa âlimleri, peygamberimizin ahir zaman ile ilgili hadislerini öne çıkarmışlar. Büyük bir ihtimal ile Prens Bismarck gibi düşünürlerle irtibat içinde olan Japonya başkumandanı da, bu kanaldan hareket ile İstanbul Ulemasından “Ahir Zaman “Hadislerinin yorumlarını” Meşihat’tan istemişler.

Meşrutiyetten kısa bir süre önce İstanbul’a gelmiş Bediüzzaman Hz.lerine de, mahalli ulema bu soruları soracaktı. İlerde Beşinci Şua olarak tamamlanacak kitabının nüvesini, işte bu sorular ve verilen cevaplar teşkil edecekti. Said Nursi, ayet ve müteşabih hadislerden hareket ile bir “Ahirzaman ve şerirlerinin icraatları tasavvurunu” ortaya koyacaktı. Fertlerden ziyade, temel ilke ve paradigmalarla hareket ederken; bu cereyan ve kahramanlarını “kişiselleştirmekten öte” şahsı manevileri ve taakip ettikleri çizgilerle anlatacaktı. 1907 den başlayarak ta kıyamete kadar; şahıslar, olaylar ve zamanlar üstü bir bakış sunacaktı, eserlerinde. Yani, herkesin istifade edebileceği, zamanlarına tatbiki mümkün ve toplumunun barışını sağlayabileceği usullerle izah etmiştir.

İşte bizim şu Ukrayna’da olup bitenlere bakışımız da bu alakalar itibariyledir. Bu gün Kiev merkezli başlamış hadiselerin “deccaliyet” cihetiyle ta 1917 St. Petersburg ihtilâline (Şubat Devrimi) dayandığını izah edemezsek, elbette burada olup-biteni anlayamayız. Bize göre Ukrayna, (neocon-neoliberal ittifakı) deccaliyetin yıllardır yığınak yaptığı bir cephesidir. Sovyetleri parçalayan depremin sisleri dağılır-dağılmaz olay başlatılmıştır (2004). Tam on sene boyunca, Bediüzzaman’ın “Şimal Cereyanı” olarak da nitelediği Galiçyalı deccaliyet mensupları, (ekserisi bu bölgeden göç etmiş Yahudi ailelerindendirler… Kissinger, Freud, Soros, Nuland, Kagan, Saakaşvili, Neoconların Irak savaşınında 500 bin çocuğun ölümüne değdiğini savunan Madeleine Albright ve daha yüzlerce neocon teorisyen/pratisyen). On senelik hazırlıktan sonra; (Victoria Nuland, 2014 te gerçekleşen Maydan ihtilâli için beş milyar dolar harcadığını medyaya söylemişti) Amerikalı Strausçu Yeni Muhafazakârların yardımıyla, Rusya yanlısı iktidar buradan kovulmuş ve Rus nüfusunun daha yoğun bulunduğu bölgenin doğusunda da savaş başlatılmıştı. Ukrayna üzerinden Rusya’yı terbiye etmek veya dize getirmek isteyen küresel hegemonyacılar (Onlar bunu, Yeni Dünya Düzeni olarak ifade ediyorlar. Hatta Rothschild hanedanının sözcüsü, Putin’in başlattığı operasyon başarı ile neticelenirse, artık YENİ DÜNYA DÜZENİ hayal olur, demektedir). BOP ve Arap Baharı projelerine mani olan Rus idarecilerinden intikam alma peşinde koştular. Okuduğunuz üzere bu mesele çerçevesinde son günlerde; bir müddet önce bölgede düşürülen Malezya yolcu uçağının sehven –PUTİN’in uçağı diye– buradaki Neocon’larca füzelerle hedeflendiği de basında yazılıp-çizildi.

Bize göre bu dehşetli olayların çok önemli bir etabı 11 Eylül ihtilâlidir. Mahiyeti devletçe vuzuha kavuşturulmamış bu cinayetin, Usame bin Ladin veya El-Kaide gibi zayıf bir örgütçe yapılması düşünülemezdi. Bazılarına göre tarihi, bazılarına göre dünyayı, bazılarına göre de yaratılışı değiştirebileceğine kendilerini inandırmış bir kısım Marksist anarşistler, New York’ta başlattıkları hadiseleri önce Afganistan’a ve daha sonra Irak’a taşıyacaklardı. BOP’u realizede sıkıştıklarında da, önceleri enstitü çalışanı ve sonra dışişleri bakanlığına getirilen Condoleezza’dan Reis’in itirafıyla “ARAP BAHARI” projesini devreye sokacaklardı. Bu noktaya kadar Yeni Muhafazakâr tahribatçılarının projelerine sessiz kalan Rusya, gecikmeli olarak Suriye’de devreye girmişti. Ve daha önce Libya’da bu dehşetli tahripkâr global cereyana karşı çıkmadığına pişmanlık duyacaktı.

Yine hatırlayalım Libya’yı; Fransa’nın Yahudi ve dinsiz başkanı Sarkozy, kendisi gibi birisi olan, Hz. Peygamber’e karikatürlerle hakaret eden eski Danimarka başbakanı ve daha sonra NATO sekreteri olan Rasmussen ile birlikte yerle bir edecekti. Afrika’da geciken Rusya, küreselci ihtilâlcileri Şam-ı Şerif önlerinde durdurmuştu. Global neocon-neoliberal ittifakının dünya kamuoyuna verdiği manyetizma- hipnotizmanın tesirleri dağılınca da; 2013 yılından itibaren Amerika bu tahribatçı projelere verdiği destekleri geri çekmeye başlamıştı. Hatta Donald Trump’ın yeni politikalarıyla, tüm işgallerdeki Amerikan askerlerinin evlerine dönmeleri istikametinde kararlar alınıp tatbike başlandı. Pentagon ile NATO’yu çatışma alanından geriye çekmesi Donald Trump’ın da siyasi kariyerini bitirtecekti. Hem Trump, kısmen AB idarecileri ve Rusya’nın idarecileri, deccaliyet olarak nitelediğimiz bu küresel cereyanın hedeflerine girmiş oldular… Ukrayna cephesinde yalnızca Zelenski görenler, insanlığın büyük düşmanını göremeyecek kadar basiretten uzaklaşmışlar, demektir. Herkes biliyor ki Kiev’de Zelenski kuklasının arkasında ABD’ li operatörler on seneden fazladır siperlerde Rusya’yı üzerlerine çekmeye çalışıyorlar.

İnşaallah devam edeceğiz…

Benzer konuda makaleler:

12 Yorum

  1. Netameli Kelimeleri Çıkardığımız da Fevkalede bir Mâkale. (Küresel, Önem, Olay, İlginç, Yorum, Toplum, Önce) Peki Şükrü Hocam Bu Kelimeler nece? Tebrikler Duâlar Muvaffakiyetler Temenni Ediyoruz. Lâhika gibi bir mâkâle. Okumak istiyoruz. Bilesinuz. Bera’yı Mâlûmat. Fi emanillah .

  2. Deccal cidden insanoğlunu sımsıkı sarmaya başladı da… Allah nurunu tamamlayacaktır, isterse kafirler bundan hoşlanmasınlar. La taknatü…

  3. Rusya haklı davasının peşinde galiba. Biz gerçekleri göremiyoruz. Giresun Tireboluya kadar Karadenizi işgal etmiş bir Rusyaya selam durmayacağım. Rusya bir antemperyalist değildir. Oda aynı yolun yolcusudur.

  4. Yazınızın devamını sabırsızlıkla bekliyorum ve merak ediyorum. Deccalların kim olduklarını bilmek deccalizmi anlamak manasına gelmiyor.

  5. Dünyayı ateşe veren bütün fitne olaylarının arka planındaki isimleri ve planları anlamak adına vukufiyetli bir yazı Şükrü abimizin diğer yazılarında da sık sık değindiği bir ucu Yahudiye dayanan bu faaliyetleri olay ve kili temelinde açıklamaya devam etmesini dilerim

  6. Çok güzel bir değerlendirme, inşaallah Allah sonunu hayırlara yönlendirir…

  7. “Beni, nefsini kurtarmayı düşünen hodgâm bir adam mı zannediyorlar? Ben, cem’iyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsur senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. ” Said Nursi-Tarihçe-i Hayat – 629

  8. “Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı Harblerde bir câni gibi muamele gördüm, bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan men’edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men’etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” Tarihçe-i Hayat

  9. “Benim fıtratım, zillet ve hakarete tahammül etmez. İzzet ve şehamet-i İslâmiye beni bu halde bulunmaktan şiddetle men’ eder. Böyle bir vaziyete düşünce, karşımda kim olursa olsun, isterse en zalim bir cebbar, en hunhar bir düşman kumandanı olsa tezellül etmem. Zulmünü, hunharlığını onun suratına çarparım. Beni zindana atar, yahut i’dam sehpasına götürür, hiç ehemmiyeti yoktur. -Nitekim öyle oldu.- Bunların hepsini gördüm. Birkaç dakika daha o hunhar kumandanın kalbi, vicdanı zulümkârlığa dayanabilseydi, Said bugün asılmış ve masumlar zümresine iltihak etmiş olacaktı.” Tarihçe-i Hayat – 629

  10. Alamet ve işaretlere ve de RİVAYETLERE bakılırsa ,Şavaş “SECCALDİR” derler ya,bu zamana kadar DECCALİZM ve  SÜFYANIZM ve MATERYALİZM veKOMİNİZM HÜKMETTİ, sıra MERYEM oğlu İSA (as) ile, MEHDİ-İ  AZAM’a ve İSLAM’a ve İSLAMİ DEMOKRASİ ‘ye GELDİĞİNİN alametleri (ALLAH NURUNU Tamamlayacaktır,onlar istemese de. La tehzen, Innallahe MEANAA. ), belirtileri ve İKAZATLARI etrafı Alemde bariz bir şekilde görünüyor (ALLAHÜ E’LEM) inşaallah. Beşinci ŞUA ve diğer bölümleri Risale-i NUR dan sıklıkla mütaala etmekte çok fayda var!

  11. Rusyanın, bütün bu yapılan medyatik negatif yorumları tersyüz edeceğini tahmin ediyorum. Rusya ,yakın ve uzak tarihlerde yapılan zorlu değişim ve dönüşümleri tekrar hizaya koymak ve DÜNYA DÜZENİNİ nizama-intizama sokmak, yanlış ve haksız UYGULAMALAR ve GİDİŞATLARA engel olmak için ,kendi çapında doğru bildiği ve inandığı bir adım atarak, başlagıç yaptığını tahmin ediyorum. Benzer hadiseleri daha başka yer ve zeminlerde de görebiliriz belkide. Bir an evvel bu SAVAŞ sona ersin, İnsanlığın (NATO ve BM ve AB)nin, gafletten uyanmasına, herkes için HAK,HUKUK ve ADALETE, Hayırlara ve Dünya Barışına vesile olsun inşaallah.

  12. “Halbuki demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz. Öyle ise o eşhas, hattâ o müdhiş Deccal dahi çıktığı zaman çokları, hattâ kendisi de bidayeten Deccal olduğunu bilmez. Belki nur-u imanın dikkatiyle, o eşhas-ı âhirzaman tanılabilir.” Sözler – 344

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*