Şeriat dairesindeki hürriyet, gelişmenin birinci kapısıdır: Asya’nın ve âlem-i İslamın istikbalde terakkîsinin birinci kapısı meşrutiyet-i meşrua ve şeriat dairesindeki hürriyettir. Ve talih ve taht ve baht-ı İslamın anahtarı da, meşrutiyetteki şûradır (Tarihçe, s. 123)
İslam birliğinin temeli: Osmanlıların hürriyeti, ittihad-ı İslâm surunun temelidir. (Eski Said Dönemi Eserleri, {Münâzarât}, s. 240)Hürriyet-i şer’iye insanı yüksek hedeflere yöneltir ve ulvî hisleri heyecana getirir: Yüksek şeylere müsabaka suretinde beşere yüksek maksatları ders veren, o yolda çalıştıran ve istibdadatı parça parça eden ve ulvî hisleri heyecana getiren ve tam uyanmakla ve müsabaka şevkiyle ve teceddüd (yenilenme) meyliyle ve temeddün (medenîleşme) meyelanıyla teçhiz edilen üçüncü kuvvet, yalnız hürriyet-i şer’iyedir (Eski Said Eserleri, {Hutbe-i Şamiye}, s. 336).
İstibdadın kayıt ve zincirleri hürriyetle kırılır: 300, belki 400 milyon İslamın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak; meşveret-i şer’iye ile, şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir. Ki o hürriyet-i şer’iye, adab-ı şer’iye ile süslenip, Garb medeniyet-i sefîhanesindeki seyyiatı atmaktır. İmandan gelen hürriyet-i şer’iye iki esası emreder: Tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlîl etmemek ve zillete düşürmemek ve zalimlere tezellül etmemek. Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz (age, s. 355).
İnsanın ufku, hürriyetle açılır: Şimdi bu şer’î hürriyet-i âdilâne eğer yaşasa ve bozulmazsa, fikr-i beşerin ağır zincirlerini paralamakla ve istidad-ı terakkîye karşı setleri hercümerc ederek o küçük daireyi dünya kadar tevsi edebilir (genişletebilir). Hattâ benim gibi bir köylü adam, Süreyya kadar ulvî olan idare-i umumîyi nazara alacak. himmeti Süreyya kadar teâlî ve ahlâkı o derece tekemmül ve efkârı (fikirleri) memalik-i Osmaniye kadar tevessü edeceğinden (genişleyeceği için), Eflâtun’ları, İbni Sina’ları, Bismark’ları, Dekart’ları ve Taftazanî’leri inşaallah geri bırakacak bu kuvvetli Asya ve Rumeli tarlası çok şübban-ı vatan (vatan gençleri) mahsulü vereceğinden kaviyyen ümitvarız (Eski Said Eserleri, {Nutuk}, s. 178).
Modern devleti meşveret ve fikir hürriyeti taşıyabilir: Bu zamanda revabıt-ı içtima (sosyal bağlar) o kadar tekessür etmiş (çoğalmış) ve levazım-ı taayyüş (ihtiyaçlar) o derece taaddüt etmiş (artmış) ve semerat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş (fenlere konu olmuş) ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb’usan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet (medeniyetin kılıç ve kuvveti) menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr (fikir hürriyeti) o devleti taşıyabilir ve idare ve terbiye edebilir (age, s. 179).
Benzer konuda makaleler:
- Devleti meclis, meşveret ve hürriyet taşıyabilir
- Şeriat, hürriyet, manevî cihad
- İman ve hürriyet
- Said Nursî’den hürriyet ölçüleri
- İslâmiyet, adaleti ve hakikî hürriyeti câmîdir
- İslâmiyet, adaleti ve hakikî hürriyeti câmîdir
- Hürriyet rüyası ve Bediüzzaman
- Hürriyeti yanlış tefsir etmeyin, tâ elden kaçmasın
- Demokrasiyi anlatmada Bediüzzaman metodu
- Üstad Bediüzzaman ve hürriyet
1959 Kütahya doğumlu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi. Fakülteye girdiği yıl Yeni Asya Yayınlarında çalışmaya başladı. Yayınevinin çıkardığı çok sayıda kitabın editörlüğünü yaptı. Bu görevini sürdürürken, 1984-92 yılları arasında, aylık Köprü dergisinin sorumluluğunu üstlendi. 1988 yılı başından itibaren yayına başlayan Bizim Aile dergisinin kurucu editörü oldu. 1992 yılından bu yana Yeni Asya Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği ve Başyazarlığı görevlerini yürütüyor.
İlk yorum yapan olun