Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hilkaten en mutedil bir vaziyette ve en mükemmel bir sûrette halk edildiğinden, harekât ve sekenâtı itidal ve istikamet üzerine gitmiştir.
ÜÇÜNCÜ MESELE:
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hilkaten en mutedil bir vaziyette ve en mükemmel bir sûrette halk edildiğinden, harekât ve sekenâtı itidal ve istikamet üzerine gitmiştir. Siyer-i Seniyyesi kat’î bir surette gösterir ki, her hareketinde istikamet ve itidal üzere gitmiş, ifrat ve tefritten içtinab etmiştir.Evet, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd Sûresi, 11:112.) emrini tamamıyla imtisal ettiği için, bütün ef’al ve akval ve ahvâlinde istikamet, kat’î bir surette görünüyor. Meselâ kuvve-i akliyenin fesat ve zulmeti hükmündeki ifrat ve tefriti olan gabâvet ve cerbezeden müberrâ olarak, hadd-i vasat ve medar-ı istikamet olan hikmet noktasında kuvve-i akliyesi daima hareket ettiği gibi; kuvve-i gadabiyenin fesadı ve ifrat ve tefriti olan korkaklık ve tehevvürden münezzeh olarak, kuvve-i gadabiyenin medar-ı istikameti ve hadd-i vasatı olan şecaat-i kudsiye ile kuvve-i gadabiyesi hareket etmekle beraber; kuvve-i şeheviyenin fesadı ve ifrat ve tefriti olan humud ve fücurdan musaffâ olarak, o kuvvenin medar-ı istikameti olan iffette, kuvve-i şeheviyesi daima iffeti, âzamî mâsumiyet derecesinde rehber ittihaz etmiştir. Ve hâkezâ, bütün sünen-i seniyyesinde, ahvâl-i fıtriyesinde ve ahkâm-ı şer’iyesinde hadd-i istikameti ihtiyar edip, zulüm ve zulümat olan ifrat ve tefritten, israf ve tebzirden içtinab etmiştir. Hattâ tekellümünde ve ekl ve şürbünde iktisadı rehber ve israftan kat’iyen içtinab etmiştir. Bu hakikatin tafsilâtına dair binlerce cilt kitap telif edilmiştir. “Arif olana bir işaret yeter” sırrınca, bu denizden bu katre ile iktifâ edip, kıssayı kısa keseriz.
Allahım! “Şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzeresin” sırrına mazhar olarak en üstün meziyetleri kendisinde toplayan ve “Ümmetimin fesadı zamanında benim sünnetime yapışana yüz şehid ecri vardır” buyuran zâta salât et.
“Dediler: Bizi buna eriştiren Allah’a hamd olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler.” (A’râf Sûresi, 7:43.)
“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” (Bakara Sûresi, 2:32.)
Lem’alar, 11. Lem’a, s. 112
LÛGATÇE:
sekenât: Durmak, durgunluk.
ef’al: Fiiller.
akval: Sözler.
ahvâl: Haller.
ifrat: Aşırı, aşırılık.
tefrit: Normalin altında kalmak, ifratın zıddı.
içtinab: Kaçınma, sakınma.
kuvve-i akliye: Akıl duygusu.
gabâvet: Ahmaklık, anlayışsızlık.
kuvve-i gadabiye: Zararlı şeyleri defe sevk eden his, öfke duygusu.
tehevvür: Korkusuzca düşünmeden hareket etmek.
şecaat-i kudsiye: Kusursuz ve noksansız cesaret, yiğitlik.
kuvve-i şeheviye: Cinsî istek, yemek, içmek, konuşmak, uyumak gibi kabiliyetler.
humud: Cinsi isteksizlik, helâle ve harama karşı iştahsızlık.
fücur: Yeme, içme, uyuma ve cinsi isteklerde aşırıya kaçmak.
tekellüm: Konuşma.
ekl ve şürb: Yeme ve içme.
Benzer konuda makaleler:
- “O’nun (asm) ahlâkı, Kur’ân idi”
- Risale-i Nur’da kuvvaların izahı
- “Fesad-ı ümmetim zamanında kim sünnetime sarılırsa…”
- Resûl-i Ekrem’in (asm) vefatı
- En müstakim yol, Sünnet-i Seniyye’ye tâbi olmak
- Üç duygunun istikameti
- Hicret esnasında yaşanan mu’cizeler
- Hirâ Dağı çağırdı: “Ya Resûlallâh, bana gel!”
- Hicret esnasında yaşanan mu′cizeler-Hirâ Dağı çağırdı: “Ya Resûlallâh, bana gel!”
- Mi’rac Gecesi’nin sabahında yaşanan mu’cize
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun