Anadolu yollarında Nurlu hakikatler ve yüzler

Kasım ayının sonlarında: İzmir, Payamlı te-sislerindeki; Yetişkinler Okuma Programı’yla başladık bu defa “Hizmet seyahatimize.”

Dört günlük Payamlı programından sonra, değerli kardeşlerimiz Yönetim Kurulu Üyemiz Ali Demir ve hayatını hizmete vakfetmiş olan Osman Yiğit ile daha önce planladığımız üzere, ülkenin en batıdaki hareket noktamız İzmir’den başlayıp, doğudaki son planlanan nokta Şanlıurfa ilini içine alan ve yaklaşık 5.000 km olan ve şahsî teşebbüsümüze bağlı özel bir seyahatti bu.

Ege ve Akdeniz sahil şeridiyle başlayıp, İç Anadolu, GAP Bölgesi ve Güney Akdeniz Bölgesi’ndeki 17 il, 35 ilçeyi içine alan, uzun ve geniş bir sahayı seyahat planımıza almıştık. Yol arkadaşlarımın daha önce görmediği ve merak ettiği Ege ve Akdeniz kıyı şeridini takip eden karayolu güzergâhının o tadına doyum olmayan mavi, yeşil renklerin hakim olduğu renk cümbüşünde başladık seyahatimize.

Günler önce bu seyahat planlamamızı yapmıştık. Yetişkinler Programındaki değerlendirmeleri de dikkate alarak ana amaçlarımızı birlikte şöyle tesbit etmiştik:

·Yol arkadaşlarımın Ege Bölgesi’nde daha önce bulunmadıkları ve bilmedikleri mekânları ve özellikle de Nur Mekânlarını ziyaret edip bir; “Nur mekân ve tarihi” hatırlaması yapmak.

·Küçük, büyük her mekânda bulunan ve yıllarca -farklı sebeplerle- ziyaret ve irtibat kurulamayan meslek ve meşrebimize bağlı olan değerli abi ve kardeşlerimizi bulundukları yerlerde ziyaret ve onlarla muhabbeti ve irtibatı gerçekleştirmek.

·Yetişkinler Okuma programından aldığımız haz, ders, aşk ve şevki güzergâhımız üzerindeki kardeşlerle paylaşmak.

·Ziyaret ettiğimiz değerli ağabey ve kardeşlerimizin değerli görüş ve düşüncelerini not alarak değerlendirmek.

· Pandeminin ve farklı olayların menfî tesirlerini birlikte mütalâa ederek “çözüm üretmeye yardımcı olabilir miyiz” fikrini gündemimize alıp meşrû heyetlerimizde müzakere etmek.

·Ülkenin ve cemaatimizin en önemli ve öncelikli gündemi olan gençlerimizin ve gençliğimizin, problem, dert ve zorluklarını tesbit, onları dinlemek, dikkate almak, önem vererek, birlikte çözüm aramak.

Bu dehşetli zamanda, birlikte Risale-i Nur okumalarını sürekli ve de daha önemlisi ”hazımlı hale nasıl getirebiliriz”in yollarını aramak…vb

·Bir nezaket ve prensip olarak; güzergâhımız üzerinde bulunan her ilçe, il ve bölgenin gazete temsilcisine mutlaka haber vererek hem duâ ve muhabbeti arttırmak hem de ders günleri olanlarla birlikte derste bulunup muhabbet edip, manevî iman sofrasında bulunma dileklerimizi ileterek yolumuza devam etmeyi kararlaştırmıştık.

Bu ve buna benzer daha bazı güzel duygularla, İzmir, Payamlı’dan sonra ilk durağımız Selçuk ilçesiydi. Burada çok önemli ve tarihi İsa Bey Camii’nde öğle namazını kıldık. Sonraki durağımız planladığımız gibi; Üstadımız Bediüzzaman’ın, “Risale-i Nurlar’ın avukatı” dediği, Ahmet Feyzi Kul Abi ve ailesinin mezarlarının bulunduğu Aydın ili Ortaklar ilçesi sınırları içerisindeki Çamlık Mezarlığı’nı ziyaret etmekti. Bu sakin ve müstesna Çamlık Mezarlığı’nda, elliden fazla Nur Talebesinin mezarı var. Selahattin ve Metin Akyıl abiler, aslen Balıkesirli olan doktor Mehmet Akay Abi, Nail Papatya Hoca, bir zamanlar gazetemizin İzmir Temsilciliğini yapan Koca Yusuf Abi ve daha birçok Nur Talebesinin mezarı var. Öyle görünüyor ki bu bölgelerde oturan önemli Nur Talebelerinin mezarları burada olmaya devam edecek. Çamlık Mezarlığı’ndaki Kur’ân ve duâlarımızdan sonra Aydın merkezindeki değerli bir kardeşimize kısa bir tebrik için uğrayıp kısa bir dersten sonra vedalaştık.

Hedefte Muğla vardı. Muğla’da bir gece misafirlik, muhabbet ve hizmetle ilgili ince tesbitlerle hasret giderdik. Ertesi günü, Fethiye’de hasbi bir sohbet ve beraberlikten sonra Kınık’ta bir değerli ve sadâkatli kardeşimiz, okuyucumuzla hasret giderdik. Egenin o mavi deniz manzarası ve dağların birleştiği tadına doyum olmayan manzaralarının engin ve ruha hayat veren lezzet ve hazzıyla Finike’de, babası kısa bir zaman önce vefat eden kardeşimize taziye ederek devam etti. Antalya dershanesine yatsı namazı vaktinde ulaştık. Namazı kılıp hem hazırlık hem de dinlenmeye geçtik. Çünkü sadece birkaç saatlik istirahatten sonra ertesi gün esas uzun yolculuğumuz başlayacaktı.

Önceden planladığımız üzere, Antalya’da sabah namazını erkenden kılıp, Nevşehir iline akşamdan önce ulaşmak niyetiyle yola çıktık. Planımızda Konya Bediüzzaman Külliyesi’nde öğle namazını kılıp, önceden haber verdiğimiz dostlarımızla kısa bir muhabbet ve ders yapıp yolumuza devam etmekti.

Yol üzerinde, tarihî ve ünlü kişileri ile meşhur Akseki ilçesi var. DİB eski başkanlarından ve Risale-i Nurlar’da ismi geçen Merhum Ahmet Hamdi Akseki, yazar, milletvekili, Osman Yüksel Serdengeçti, TBMM’de ilk Antalya Milletvekili olan Rasih Kaplan..vb daha birçok ünlü kişileri, ticarî marka, balı, inciri ile de zengin kültür olan bir ilçedir Akseki.

Bediüzzaman Said Nursî ve Nur dâvâsı için Aksekili olan bu meşhur kişiler için bir paragraf açmak gerekiyor. Bilindiği gibi 19 Kasım 1922’de Ankara’ya gelen Bediüzzaman milletvekillerinin teklifiyle Meclis’te “hoşâmedi” (hoş geldin) merasimi ile karşılanır. 7 mebusun imzasını taşıyan takririn ayakta alkışlarla karşılanıp kabul edilmesinin ardından Antalya Milletvekili Rasih Efendi’nin “Bediüzzaman’ın kürsüye teşriflerini ve duâ etmelerini kendilerinden rica ederiz” teklifiyle Bediüzzaman, Meclis kürsüsüne gelerek, Anadolu gazilerini ve millî hükûmeti tebrik edip zafer ve muvaffakiyet için duâ eder. (TBBM Zabıt Ceridesi, c. 24, s. 457, 9 Teşrin-i Sani 1338/ 22 Kasım 1922)

Bu hoşâmedî bugünkü mânâsıyla devlet başkanlarına uygulanan “HOŞ GELDİN” merasimini teklif eden Antalya Milletvekili Rasih Kaplan Aksekilidir.

“İşleme sokan Reis (Meclis Başkanı), “Riyaset-i celîleye (Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na); Vilâyât-ı Şarkiye ulemâ-i benâmından (nâmlı, tanınmış âlimlerinden) olup, Anadolu gazilerini ve Meclis-i Âliyi ziyâret etmek üzere, İstanbul’dan buraya gelerek, Samiîn (dinleyici) locasında bulunan Bediüzzaman Molla Said Efendi Hazretleri’ne hoş âmedi edilmesini teklif eyleriz” metnini okuyup oylar. Bu hadiseyi Siverek mebusu Abdülgani Ensarî ile Van mebusu Tevfik Demiroğlu da şahitlik edip anlatırlar. (N. Şahiner, Son Şahitler, c. 1, s. 255) İstikamet üzere olan zevata rahmet diliyoruz.

Akseki’den sonra meşhur; Toros sıradağlarının, çam, köknar, ladin, şimşir, ardıç ağaçları ve yüksek ve keskin kayalarla doyumu olmayan muhteşem manzaraları vardır. Bu muhteşem manzaralar karşısında derin bir hissî, ruhî, duygu coşkusu yaşadık, mest olduk!

Seyyar medresede İhlâs Risalesi okumalarını da ihmal etmedik. Zirvelerde, ulvî hakikatlerin müzakeresi ayrı bir ruh lezzeti veriyor insana.

Nurlar’dan okumalarımızdan da şu hakikatler kalbe geldi, orada hemen not aldık. İşte bazıları:

“Üstad’a Cenab-ı Hak tarafından, hayatın ve fıtratın en önemli birçok sırları, kodları, şifreleri verilip, ihsan edilmiş: bunlar da ilme, kitaplara aktarılıp, yaşanmış ve yaşatılmış.”

İhlâs Risalesi’ndeki; “Saadet-i ebediye zararına” sırrının bir nüktesi de bu arada tecelli etti. Kaybetmek” ifadesi kullanılmıyor. Saadeti ebediyenin; “zararına” dedirtilmiş.!

Yine ihlâsta: “Küçük bir menfaat” ifadesi kullanılmış. Yani “büyük” değil! Allah korusun büyüğü olması çok daha tehlike! Küçük bir menfaat için, ahiret zararına girmek! İhlâslı yaşamanın ne kadar önemli ve hayatî olduğu bütün açıklığı ve ağırlığıyla ortaya çıkıyor!

Büyük değil, çok küçük bir menfaat için; hodfüruşluk, sakil, riyaya girmek ne büyük bir zarar ve tehlike!

Hizmet-i Kur’âniyenin hizmetine taarruz mu? Hizmet-i Kur’âniyenin hürmetine taarruz mu? sorusu da aklımızı zorlamaya devam ediyor.” Yol bu müzakereler ile devam ederken, birkaç yıl önce sahibi Hakkı Beyle tanıştığımız, bu güzide güzelliklerin inci boncuğu konumundaki Tınaztepe tesislerine ulaştık. Tesislerin sahibi Hakkı Bey Seydişehirli Yeni Asya’yı çok iyi tanıyan, birkaç yıl da Seydişehir muhabirliğini yapan tecrübeli, vefalı ve değerli bir dost. Uğrayıp kahvaltımızı yapıp çay ikramını alarak bir vefa borcunu ödemiş olduk.

Bu güzergâhtan geçenler, Tınaztepe tesislerine uğrayıp vefalı bir dost olan sahibi Hakkı Beye bir selâm vermeyi unutmasınlar. Seydişehirli can dostlara telefonla ulaşıp sağ olanlara selâmlarımızı, vefat edenlere de Fatihalarımızı gönderdik.

Öğle vaktinden önce, Konya Bediüzzaman Külliyesi’ne ulaştık. Buradaki Yunus kardeşimiz ve büroda görevli Recep Bey ile sohbet edip dilek ve temennilerini not aldık. Öğle namazı ve kısa bir ders yaparak vedalaşıp, Aksaray ikindi dersine ulaşmak üzere yola revan olduk.

Aksaray’da hem bay, hem de bayan dershanelerinin şehrin merkezinde ve çok geniş ve muazzam. Üç katlı ve toplu program yapmalar müsait bu dershanede sarsılmaz Yeni Asya Meslek ve meşrebinde olan buradaki abi ve kardeşlerin haftanın altı günündeki bu gayret ve samimiyetleri her türlü takdirin üstünde bir sadâkat, istikamet ve istikrar çizgisidir. Hanımların da aynı şekilde gayretlerinin olması da ayrı bir iftihar vesilesidir. Allah bu gibi örnekleri yaşatan, devam ettiren, sahip çıkanlardan razı olsun. Orada ikindi namazımızı cemaatle kılıp kısa bir dersten sonra akşama Nevşehir’e yetişmek üzere yola çıktık.

Bu kısa seyahatte Nur dâvâsının, Bediüzzaman’ın ve Yeni Asya’nın Anadolu’nun bağrında yer tuttuğunu, etkili, her alanda gündemde ve var olduğunu görüp müşahede etmekle bir defa daha iftihar ettik.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*