Bediüzzaman Bitlis’te esir düşmüştü

Karlı bir kış gününde Bitlis’in derelerini adımlarken, Bediüzzaman’ın Birinci Dünya Harbi sırasında talebeleriyle birlikte Rus ve Ermeni çeteleriyle yaptığı mücadeleleri tahattur ediyordum.

Doğunun bu mübarek beldesinin özelliklerini araştırırken, yaşlı insanlarımızın “Eskiden binaların üstünü aşan biçimde kar yağar, şiddetle soğuklar hüküm sürerdi Bitlis’te” diyerek, Bitlis’in iklimini kısaca anlatıveriyorlardı.

Bediüzzaman Hazretleri’nin, 1916 yılı Mart ayının dehşetli soğuk ve şiddetli kar yağışı zamanında katıldığı Birinci Dünya Harbi’nde, Bitlis savunmasını çok çetin şartlar içerisinde sürdürmüştü.

Biz, bir kış mevsimi içinde Bitlis’in karlı derelerini geçerek Hazret-i Üstadın harb ânında, düşman kuvvetlerinin yoğun hücumları karşısında Bitlis’i ikiye ayırarak akan suların çağladığı dehlize sığınıp, karşı tarafa atlayarak geçmeye çalışırken ayağının kırıldığını fark ettiği o dehlize gitmiştik. Dehlizin iki yakasının beton köprü ile birleştirildiğini görmüştük.

Talebeleriyle birlikte Bitlis’i savunan Bediüzzaman Hazretleri’nin içinde bulunduğu Bitlis’in işgali, Bitlis valiliği yayınları arasında neşredilen, Mehmet Serdar Törehan Beyin hazırlamış olduğu kitapta şöyle anlatılır:

BİTLİS’İ İŞGAL HAREKETLERİ

“21 Şubat’ta üç koldan taaruza geçen Rus birlikleri, sabah şafakla birlikte saat 05.00 civarında makineli tüfek ve top atışlarıyla şehre saldırdılar. Yol boyunca, Delikli Taş istikametinden etraftaki dağlardan derelerden bir çok insanımızın şehit edilmesine vesile oldular. Saat 07.00 sıralarında kaçmayı başaramayan Türkler, Ruslar tarafından esir alınmıştır.” (Bitlis’te Ermeni Mezalimi, Bitlis Valiliği Yayınları, No. 9)

BEDİÜZZAMAN TUTUKLANIYOR

1916 senesinin soğuk günlerinde Bediüzzaman ve “Keçe Külahlılar” olarak bilinen talebeleri tarafından Bitlis’in müdafaası kanlı bir şekilde devam ederken, Bediüzzaman ve talebeleri şehri müdafaaya çalışıyorlardı.

Nurs ve bağlı olduğu on bir mezrasını gezip, buralarda yaşayan yaşlı akrabalarının beyanlarında, “Üstad’ın akrabalarından iki yüzü geçen insanların, Rus ve Ermenilerce ya kaçırıldığı veya öldürüldüğü gerçeğini öğreniyorduk. Hatta Nurs Köyü’ne yakın Rimrım dağları olarak bilinen mekânlarda Üstad ve akrabaları çarpışırken, silâh seslerinin köye kadar geldiğini anlatıyorlardı.”

Bediüzzaman ve talebelerinin Rus ve Ermeni güçleriyle çarpışmalarını ve talebeleri arasındaki yeğeni Ubeyd’in şehid edilmesini Van Çoravanisli talebesi Ali Çavuş’un hatıralarını oğlu Feyzi Aras’tan aldığımız şekilde, kısaca aktarıyoruz:

FEYZİ ARAS ANLATIYOR

“Bitlis’te Seyda, bize daha sonra kalkıp; ‘Yatın, sabah erken kalkacağız’ diye tembih ederek odasına çekildi. Üstad odasına girdikten tahminen bir saat sonra kıyamet koparcasına top ve tüfek sesleri Bitlis’i sardı. Üstad ayağını kapıya vurup kalktı. Ve o talebesinin tüfeğiyle dışarı fırladı. Onunla birlikte dışarı çıkar çıkmaz hemen sipere yattık. Biz o anda yedi kişiydik. Ben Üstadımla omuz omuza idim. Üstadın yeğeni Ubeyd benim yanımdaydı. Gecenin çok yağışlı ve karanlık oluşundan diğer arkadaşlarımızı pek seçemiyorduk. Üstad bozuk tüfekle ateş etmeye çalışıyor, ama bütün çabalarına rağmen tüfek bir türlü çalışmıyordu. Bu arada Üstada birkaç mermi isabet etti.

ÜSTAD HEM OKUYOR, HEM KILICI İLE ÇEMBERİ YARIYORDU

“Bu sefer kılıcını çekti ve çembere doğru saldırıya geçti. Ben peşinden gittim. Ubeyd de benim peşimden geldi. Diğer arkadaşlar yavaş kaldılar ve karanlığın da etkisiyle bizi kaybettiler. Üstad bir şeyler okuyordu ve kılıcını sallayarak çemberi yarıyordu. Birden Ubeyd vuruldu. Ubeyd bana ‘Ben vuruldum’ dedi.

”ÜSTAD’IM, UBEYD VURULDU”

Ben de Üstada; ‘Üstadım Ubeyd vuruldu’ dedim. Üstadımız ne döndü, ne de cevap verdi. O hâlâ okuyup kılıcı sallamaya devam ediyordu. Ubeyd bir kaç adım daha atarak yere düştü. Üstad’a; ‘Üstadım, Ubeyd düştü’ dedim. Üstad yine bana cevap vermedi. Ben Üstad’ı takip etmeye devam ettim. Daha sonra çemberi yarmayı başardık. Gecenin karanlığından dolayı farkında olmadan yüksek bir kayanın üzerine çıkmıştık. Üstad birden başını kaldırarak iki elini yukarı kaldırıp; ‘Oh, oh Elhamdülillah, Ubeyd yerini buldu’ dedi.

ÜSTAD’IN DEHLİZDE AYAĞI KAYIP VE KIRILIYOR

Bediüzzaman Hazretleri bu harb esnasında, Bitlis’in girişinde dereden akan su çayının üzerinde bulunan bir dehlize harb esnasında sığınmıştı. Suyun karşı tarafına atlarken, ayağı kayıp yuvarlanarak bacağı kırılıyor. Uzun saatler geçtikten sonra, Bediüzzaman’ı bulunduğu dehlizden alarak karargâha götüren Rus askerleri yirmi yedi gün sonra Bitlis’ten Van’a oradan da on altı Nisan’da Rusya’ya esir kampına götürürler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*