“Allah dilediğini saptırır” ayetini nasıl anlamalıyız?

Kuran’da geçen bazı ayetler var ki, bu ayetlerin manaları bazen farklı anlamalara yol açıyor. İşte o ayetlerden bazıları:

“Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir” (Fatır Suresi, 8)

“Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”(Ali İmran, 26)

“Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.(Bakara, 284)

Bu ayetlerdeki manalardaki müspet neticelere çok itiraz olmuyor. Ancak menfi manalar ister istemez zihinlerde bazı yanlış anlamalara yol açıyor. Bazen de “Allah dilediğini nasıl saptırıyor? Bu haksızlık değil mi?” gibi suallere neden oluyor. Bu ve benzeri suallerin nedeni ise ayetlerde ifade edilen hakikatleri tam olarak idrak edememekten meydana geliyor. Bu ayetlerin ifade ettiği manalar tam olarak anlaşılsa bu tür itirazlar da yerini müspet anlayışlara bırakacaktır hiç kuşkusuz.

24. Mektuptan bir tabir bu ayetlerin doğru anlaşılmasında bize yol gösterecektir.

İşte o ifade:

“Mülkün sahibi, mülkünde nasıl dilerse öyle tasarruf eder” sırrına mazhar olan o Sâni-i Zülcelâle karşı hiçbir şeyin hakkı var mıdır ki, desin, “Bana zahmet veriyorsun, benim istirahatimi bozuyorsun.” Hâşâ! Evet, mevcudatın hiçbir cihette Vâcibü’l-Vücuda karşı hakları yoktur ve hak dâvâ edemezler.”(Mektubat, s. 402)

İşte bu ifadeye göre naklettiğimiz ayet ve benzeri ayetler Allah’ın malikiyet ve hakimiyet haklarını tarif eder. Yani Kainatın Yaratıcısı mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Kimsenin, ama hiç kimsenin bu tasarrufu sorgulama hakkı yoktur. Aynı zamanda bu ayetler Kadir-i Külli Şey olan Allah’ın sultanlık ve hükümranlık haklarını tanımlar. Bu nedenle Allah istediğine istediği fiili yapar. İsterse bütün insanları cehenneme atar, isterse hepsini cennetine koyar. İsterse şu an bütün kainatı yok eder, isterse başka bir şekle sokar. İstediğine istediği şekilde muamele eder.

İşte bütün bunlar sultanlık, hükümranlık, hakimiyet, uluhiyet ve sahibiyet haklarıdır. Ve hiç bir kulun ve mahlukun da bu hakları sorgulamaya hakkı yoktur. “Belki hakları daima şükür ve hamd ile, verdiği vücut mertebelerinin hakkını edâ etmektir” sırrınca O’nun saltanatına tam bir tevazu içinde itaat ederek rahmet ve şefkatine sığınmaktır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*