Bu nasıl iş?

Elinizde pusulanız olduğu halde onu istimal etmeyip, çıkmaz sokaklara giriyorsanız…

Elinizde yolları aydınlatacak projeksiyonunuz olduğu halde, onu istimal etmeyip, elinizdeki sönük bir cep feneri ile zifiri karanlıklarda yol almaya çalışıyorsanız…

En kısa zamanda, en kestirme yoldan, kolayca maksud-u menzile ulaştıracak bir vasıtanız olduğu halde, kırık dökük bir vasıta ile yol almaya çalışıyorsanız…

Daha da önemlisi, sizi hemen her konuda aydınlatacak bir mualliminiz olduğu halde, ona karşı lakayt kalıp, verdiği derslerine karşı ilgisiz kalıp kulak vermiyorsanız…

Veya o mürşidin verdiği yalnız imanî, derslerini dikkate alıp, o mürşidin sosyal hayatımızı alakadar eden içtimaî-siyasi mevzularla alakalı olarak, isabetli ölçülerini yaptığı ikazları dikkate almayıp, kendi fehminizin ürünü olan yanlış siyasi tercihlerde ve tavırlarda bulunuyorsanız…

Her inkılap başında, her iktidar değişikliğinde o mürşidin, o yol göstericinin ikazlarını ve tavsiyelerini bir kenara koyarak, icat ettiğiniz yeni ölçü ve düsturlar istikametinde durmadan yön değiştirip, kulvar değiştiriyorsanız…

O yol göstericinin: “Kur’an ve vatan ve İslamiyet namına…” diyerek dua ettiği, nokta-i istinat olarak açıktan destek bulunduğu demokratlara sizler de o yönde bir tavır içinde bulunmanız gerekirken, her nedense, demokratlıkla alakası olmayan siyasi partilerden yana tercihlerde bulunuyorsanız…

Temsil ettiğiniz mesleğin gereği olarak, şartlar ne olursa olsun haklının yanında, haksızın karşısında olmanız gerekirken, nedense çoğu zaman güçlünün yanında olmayı tercih edip, onlara desteklerde bulunuyorsanız…

Düşmanımız dahi olsa, haksızlığa, zulme düçar olmuş mazlumun, mağdurun yanında olmanız gerekirken, tam tersine, hak hukuk tanımayan gaspçının yanında durmaya devam ediyorsanız…

Her türlü adaletsizliğe, suistimale açık olan “tek adam”cı bir sisteme karşı müellif-i muhteremin: “Riyaset-i şahsiyenin katiyyen aleyhindeyim” ifadesinden haberdar olduğunuz halde, halen ülkemizi hemen her alanda sıkıntılara sokan böyle bir sistemi sahiplenenlerle beraber olmaya devam ediyorsanız…

Yine rehber olarak ittihaz ettiğiniz alimin “Şeriat yeryüzüne gelmiş istbdadı mahvetmek için” anlamına gelen “İstibdad ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libâsı giysin ve ismini taksın, rastgelsem sille vuracağım!” şeklindeki ifadelerinden haberdar olduğunuz halde, tahakkümler üzerinden siyaset yapan, istibdadı meslek edinen siyasi kadrolarla beraber olamaya devam ediyorsanız…

Siyasileri irşad etmekle, onların dine dost ve yardımcı olmalarına çabalamakla, onları yönlendirmekle vazifeli olduğunuz halde, senelerdir, onların aldatmaya yönelik propagandalarına kapılarak, onlara kayıtsız şartsız tâbi oluyorsanız…

Gerçekten ‘bu nasıl iş’ diye sormak gerekmez mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*