16 Nisan’da bir referanduma gidiyoruz. Seçimler, referandumlar, demokrasinin gereği, hatta bir bayramıdır.
Bir hizmet yarışının aracıdır. Bir vazifeye ve hizmete talip olanlar, halkın karşısına çıkar, yapmak istediklerini anlatır, kendisini ifade eder, ondan sonra da halktan onay ister. Halk da kendi görüşlerine, düşüncesine ve anlayışına uygun gördüğü kadrolara oy verir, onay verir, böylece iradesini ortaya koyar.
Seçim süreçleri, medenî toplumlarda bir demokrasi şöleni içinde cereyan eder. Bir milletin birbirine düşman olması, biri birine çamur atması, yerin dibine batırması için sandığa gidilmez. Demokrasinin bir gereği olan oy kullanma hakkı, bir taraf için bir suçlama, karalama, töhmet altında bırakma ve tehdit aracı olarak görülemez.
Bizim tarih ve medeniyetimizde, köklü bir devlet geleneği vardır. Buna göre hükümdarlar ve padişahlar, kendilerini halkın hizmetçisi olarak görürler. Hizmetçi, efendisine karşı her zaman edepli ve hürmetli olmak zorundadır.
Bunun en güzel örneğini, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e verdiği öğütlerinde görürüz. Hükümdarlık makamında bulunanların aynı zamanda sorumluluklarını hatırlatan o öğütlere, bugün ne kadar muhtaç olduğumuzu daha iyi anlıyoruz. Özellikle Osmanlı hayranı olduğunu söyleyen, her fırsatta Osmanlı’nın adalet ve faziletinden bahseden bugünkü idarecilerimizden bunu beklemek millet olarak hakkımızdır diye düşünüyorum.
Yeni “Bey” olarak seçilen Osman Bey’e, Şeyh Edebali şöyle sesleniyordu: “Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana…” Bugün başımızda bulunanların söylemlerine baktığımız zaman, bu nasihatlardan ders alınıp alınmadığının takdirini yüce milletimize bırakıyorum.
Milletimizin inancından gelen derin bir hoşgörüsü, engin bir feraseti vardır. Meşrûtiyetten beri de bir demokratik kültür sahibidir. En önemlisi de, İslâm kardeşliği ile birbirine bağlıdır. Siyasî çekişmelerle, bu değerleri değersiz hale getirmek, bu bağı zayıflatmak, siyasetçilerimiz için büyük bir vebaldir. Bir referandum sath-ı mailine girdiğimiz şu günlerde, maalesef siyasetçilerimizin gerekli hassasiyeti göstermediğini görüyoruz. Ama milletimizin basireti, bu ferasetsizliği boşa çıkartacaktır inşallah.
İnsanların tercihi ne yönde olursa olsun, kardeşlik, komşuluk, dindaşlık, vatandaşlık gibi ortak değerler zarar görmemelidir. Aynı safta namaza duran iki insandan birisi siyaseten öbüründen farklı düşünebilir. Çünkü siyaset bir din, bir inanç sistemi değildir. Farklı düşünen günaha girmez.
Ey, evet ve hayır için biri birine adâvet eden kardeşler! Unutmayın; “her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mâbudunuz bir, Râzıkınız bir bir, bir, bine kadar bir, bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir, bir, yüze kadar bir, bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir, bir.” Bu kadar birlikteliğiniz varken, “bir evet-hayır” için birbirinize düşmeye gerek var mı?
Oy kullanma, demokrasinin bayramıdır. Bayramlarda kavga edilmez, kucaklaşılır. Siz bakmayın bazılarının ayrıştırıcı, kışkırtıcı, kamplaştırıcı itici, bölücü söylemlerine.
Unutmayın, siz kardeşsiniz!
Benzer konuda makaleler:
- Öfkemizi yutalım
- Bize düşman değil, dost lâzım
- Yeni yıl
- İsmiyle Müsemma Halim Selim Kardeşim
- İşi ehline vermek Kur’ân’ın emridir
- Hakkı tutmak, AKP ve Nurcular
- Günümüzde tarafgirlik
- İslâmiyet demokrasiyi onaylar mı?
- Musîbette kader-i İlâhî cihetini düşünmeli
- EL MÜHEYMİN
Okur-Yazar (Hem okur, hem yazar, şiir yazar, makale yazar, anı yazar, roman yazar…)
İlk yorum yapan olun