İnsanın, insandan kaçtığı gün…

Abese Sûresi, 34-36 âyetlerinden ilhamen aldığımız bu başlıkta, kıyametin dehşeti anlatılırken, meâlen şöyle buyuruyor Rabbimiz: “O gün, kişi kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve oğullarından kaçar.”

Daha henüz kıyamet kopmadı, ama bugünlerde adeta, âyette bahsedilen vaziyetlerin küçük bir numunesini yaşıyoruz.

Bir seneye yakındır dünya gündemine giren ve sekiz aydır da Türkiye’yi çok cihetlerle sarsan bu koronavirüs sebebiyle, o ilk günlerde, bir kaç makale yazmış ve kıyamet benzerini de orada ifade etmiştik. Hani, belki bir kaç ayda biter zannıyla, fazla da o mevzuyu dillendirmek istemedik. Ama baktık ki, vaziyet öyle değil. Bu umumî dünya afâtı, hâlâ devam ediyor ve ne zaman biteceğini de ancak o virüsün dizginlerini elinde tutan Allah’tan başka kimse bilmiyor.

İşte, o ilk günlerde; sokakta, caddede yürürken müşahede ettiğimiz bazı vaziyetleri yazmamıştık. Bugün aynı hâl devam ettiğinden bahsedelim dedik.

Yahu, gözle görülmeyen, pek öyle ağırlığı da olmayan bu virüs, insanları ne hâle getirmiş öyle? Birçok kimsede tedirginlik, evhamlı insanlarda korku, hele bir de bu insanların, karşısından biri gelince yolunu değiştirip, yüzünü öbür tarafa dönüp, bir vebalıdan kaçışı gibi, hızla hemcinsleri olan insanlardan kaçıp uzaklaşması bize bu Abese Sûresi’nde geçen âyetleri hatırlattı. İnsanlar aynen öyle birbirinden kaçıyordu.

Kâinata bir nizam ve intizam veren Allah, sonradan; zalim, harîs, bencil insanlar tarafından bu intizamın bozulmasına, âlem tabakalarında dönen dolapların hareketine muhalif hareket etmesine, fazla müsaade etmiyor, bir nev’î âfât v.s. ile insanları îkaz edip, intibaha getirmek istiyor.

İşte bu insanları birbirinden kaçırıp uzaklaştıran, yabanîleştiren virüs vasıtasıyla Allah, çok hikmetler beyan ediyor, îkaz ediyor, ama maalesef anlayan çok az.

Bakıyoruz da şöyle, sanki hiçbir şey olmamış gibi, herşey eskisi gibi, birçok kimse bu hadiseden ibret ve ders alıp, kendisine çeki- düzen verip intibaha gelmiyor, uyanmıyor. Yine “eski tas, eski hamam” misâli; zulümler, cinayetler, kardeşler arası ve geniş mânâdaki hak-hukuk ihlâlleri, bazı esnafın, kapalı oldukları zamanlardaki zararlarını milletten çıkarma hesabı… Bunlar nereye kadar devam edecek, ne zaman uyanacak bu gibi insanlar?

Şimdiye kadar, ölümün bu kadar yaklaştığı, burun buruna geldiğimiz görülmüş bir şey mi? İnsanlar, “pat, pat” dökülüp giderken, ölümün kendilerine gelmeyeceğini mi zannediyorlar?

Allah böylelerine; iz’an, feraset, akıl, fikir versin… Yoksa, kafalarına tokmakla vurulduğu an, iş işten geçmiş olur.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*