Mühim bir suale hakikatli bir cevap

Büyük memurlardan Bediüzzaman’a bir soru? Mühim bir suale hakikatli bir cevap.

Bediüzzaman’a hem yaşadığı dönem için, hem de gelecek seneler açısından önemli olan bir soru sorulur. Yine onun ve gelecekte ona tabi olacakların karşılaşabilecekleri bir durumla ilgili bir konu; bu soru ve cevapla gündeme alınmıştır.
Soru şöyle: “Büyük memurlardan birkaç zat benden sordular ki: ‘Mustafa Kemal sana üç yüz lira maaş verip, Kürdistan’a ve vilayat-ı şarkıyeye, Şeyh Sünusi yerine vaiz-i umumî yapmak teklifini neden kabul etmedin? Eğer kabul etseydin, ihtilâl yüzünden kesilen yüz bin adamın hayatlarını kurtarmaya sebeb olurdun?’’ dediler. 1

Bu soru ile anlatılmak istenen nedir? Ve bu soruyu soranların, bu konudaki düşüncesi nedir?

Sorunun muhtevasını irdelediğimizde; Mustafa Kemal’in teklifini kabul etmeliydin. ‘Neden kabul etmedin?’ sonucu çıkar. Bu soru ile aslında Bediüzzaman’ı, bu konuda eleştiri ve sorgulama söz konusudur. Bunu sorunun devamından anlıyoruz: ‘Eğer kabul etseydin kesilen yüz bin adamın kesilmesine engel olurdun.’ diyorlar.

Bu aslında Bediüzzaman’a yapılan bir teklif gibidir. Rejimin sahipleriyle anlaşarak yola devam edilirse, onların dindarlara olan şiddetli hücumlarının önüne bir nevi geçilebilir veya şiddetli baskıları hafifletilebilirdi.

Bediüzzaman’a sorulan bu sorunun içerisinde gizli özne olarak görülen ’teklif’; rejimin sahiplerince de ilerleyen zaman dilimleri içerisinde aynı camiaya veya benzer yapılara yapılabilir. Anlamı soruda vardır. Veya bu düşünce sistematiği ile hareket edebilecek olan yapılar da olabilir. Bu bir nevi rejimin sahipleri ile anlaşarak ve barışarak hareketi devam ettirme usûlü olarak da algılanabilir.

Nitekim bu düşünceyle hareket edenlerde olmuştur. Ama sonuç hiç de umdukları veya bekledikleri gibi olmamıştır. Halk deyimlerimiz arasında bu durumu özetleyen bir çok özdeyiş vardır. ‘Köprüyü geçene kadar./Dereyi geçene kadar./ Fincancı katırlarını ürkütme.’ vs. Bunun adına sanırım ’takiyye’ diyorlar.

Bediüzzaman; özellikle dine ve dindarlara yapılan baskılarla ilgili dâvâsından zerre miktar taviz vermemiş. Fincancı katırları onun hiç umurunda olmamıştır. Bunu doğrulayan yine Bediüzzaman’ın aynı eserinde geçen; Reis-i Cumhur’a yazdığı dilekçesindeki şu cümlelerdir: “Bana hücum eden garazkârların en esaslı sebebi: Mustafa Kemal’in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar… Bana hücum edenleri tahrik eden, Mustafa Kemal’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebepler bahanedir.’’ 2

Biz tekrar, Bediüzzaman’ın kendisine sorulan soruya verdiği cevaba dönelim: Bu cevap aynı zamanda Bediüzzaman’ın; tabilerini uyarıcı bir nitelikte taşımaktadır. “Yirmişer-otuzar senelik hayat-ı dünyeviyeyi o adamlar için kurtarmadığıma bedel, yüz binler vatandaşa, her birisine milyonlar sene uhrevî hayatı kazandırmaya vesile olan Risale-i Nur, o zayiatın yerine binler derece iş görmüş. Eğer o teklifi ben kabul etseydim, hiçbir şeye alet olmayan ve tabi olmayan ve sırr-ı ihlâsı taşıyan Risale-i Nur meydana gelmezdi.’’3

Esasında bu cevapta irdelenip tahlile tabi tutulsa çok çarpıcı gerçekler kendini gösterecektir.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası-1, s. 288.
2- Age, s. 284.
3- Age, s. 288.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*