Kanun, nizam ve dinî emirlere mugayir işler yapmamaya çalışıyoruz.
Bu virüs musîbetinden dolayı, bugün itibariyle 51 gündür, adeta ev hapsindeyiz. (Tabiî haksız yere hapiste bulunmanın da ne kadar zor olduğunu görerek. Allah, onlara yardım etsin.) Ve bu seneki mübarek Ramazan-ı şerif ayı da, virüs eşliğinde âlemimizi şenlendirdi(!), ama camilerdeki terâvihsiz şekilde…
Buruk bir Ramazan ayına girmemizle beraber; ibadet ve taatlerimiz, hatimlerimiz, derslerimiz, vird ve zikirlerimiz, daha da ziyadeleşti, çoğaldı şükür. Dışarıya da çıkamadığımızdan, daha sakin ve müstekreh, çirkin manzaralardan, ehl-i siyama muhalefet eden, açıktan oruç yiyen terbiyesizlerden uzak bir atmosferde devam ediyoruz.
Fakat, geçen hafta, gözümdeki küçük bir rahatsızlık münasebetiyle hastahaneye gittim. 1,5 aydır dışarı çıkmadığımdan, bana garip gelmişti. Zaten, başta seyahat olmak üzere, bazı hürriyetlerimiz tahdid altında olduğundan, (yanlış anlamayın, kimseyi suçlamıyorum işin îcabı böyle) evden hastahaneye giderken bile, 112’den müsaade alarak gittik.
Yolda da, kendi kendime düşünüyordum. “İnşâallah, oruç tutmayanlar, bu virüs hadisesinden ders alır da, hiç değilse açıktan, milletin yüzüne baka baka, terbiyesizce yiyip, içmezler” diye.
Hastahaneye yaklaştık, kapıya doğru ilerleyince bir baktım, bir- iki kişi sigara içme alanında sigara içiyor. Dikkat edince, bir de, başı kapalı bir kadın görünce, cin çarpmışa döndüm. “E be kadın, başında İslâmın tesettürünü temsil eden örtü… yaptığın hareket çirkin bir iş…” diye içimden hepsine buğz ettim. Çünkü, elin gâvuru dahi, orucumuza hürmet gösterip, açıktan yiyip içmezken (https://www.yeniasya.com.tr/2010/08/15/yazarlar/ozengin.htm), bu bizim ahmaklar, hele de böyle başörtülü nâdanlara ne oluyor? Yazık… demek bunlara virüs değil, zehir bile olsa tesir etmeyecek. Allah muhafaza..
Tabiî, bu Ramazan aylarının bir de başka şirretlikleri oluyor. Malûmunuz, seneler öncesinin geçtiğimiz Ramazanlarında, Prof. luğu kendinden menkul, üstelik de ilahiyat menşeli bazı densizler, Ramazan aylarındaki dinsizlerin işine gelecek söz ve fiilleriyle, Müslümanların Ramazan huzurlarını bozuyorlardı. Neyse şükür, kiminin ölmesi, kiminin de piyasadan çekilmesiyle, bir iki Ramazandır, bu bed hâllerden kurtulduk.
Bu sene tabiî, dediğimiz gibi garib bir Ramazana girdik. Virüslü Ramazan. Ona göre de, insanlardan beklediğimiz çeki düzene gözümüzü dikmişken, birden ortaya, kılınması yasak olan Cum’a namazı hutbesi vesilesiyle, milleti rahatsız eden münakaşalar çıktı.
Evvelâ şunu söyleyeyim, Cum’a namazlarının kılınması, camilerde virüs vesilesiyle yasaklanmıştı. Milletin ekserisi buna tabi olmuştu. Sonra nereden îcab ettiyse, birincisi saray camiinden başlayıp, Ankara’nın büyük camilerinde, her hafta devam eden Cum’a namazları, hem de, bizzat Diyanet İşleri Başkanı tarafından, göstermelik olarak kılınmaya başlandı. (sanki farz-ı kifâye de, umum namına birkaç kişinin kılması şartmış gibi) Eğer bu namaz yasaklandıysa bitti. Sıhhat bakımından, herkes için geçerli olmalıdır.
Neyse, işte geçen günlerde, bu göstermelik Cum’a hutbesinde, Diyanet Başkanı, nereden îcab ettiyse (halbuki Ramazanın ruhuna münasib, Müslümanlara lâzım olan bilgilerin verilmesi daha iyi olurdu) Lutîlikle alâkalı şeyler söylemiş. Söylediklerinin hepsi doğru, tasdik ederiz. Kur’ânın, dolayısıyla Allah’ın emri. Fakat sonrasında, başta barolar ve bazı sapıklar ve teşkilâtları, bunun üzerinden ortalığı bulandırıp, yine Ramazanın huzurunu bozdular.
Önce Başkana soralım: Bu işler, bu hâller, yeni mi tezahür etti? Eskiden beri yok muydu? Ve milletin inançlarına saygılı olarak bildiğimiz idare, niye bunlara karşı bir tedbir almadı? Müeyyide tatbik etmedi? Hatta, çıkarılan bazı kanunlarla da, bu ahlâkta sınır tanımayanların önü açılıp, adeta desteklenmedi mi?
Diğer taraftan, hayvanların dahi yapmadığı bu şen’i alçaklıkların tatbikçisi, destekçisi, pohpohlayıcısı terbiyesizler, bu ebedî zannettiğiniz ve her türlü haltı işleyeceğinizi zannettiğiniz dünyanın bir anda, virüs sebebiyle çarkının döndüğünü göre göre ve ölümle burun buruna gele gele, hâlâ bu azgın terbiyesizlikler niye?
Demek ki, bazı alçak tıynetliler, değil virüsten, zehir bile olsa ondan da ders almayac
Benzer konuda makaleler:
- Hocalara yardım, hocalara yardım…
- Biz tuttuk ne kaybettik, siz tutmadınız ne kazandınız?
- Erzurum’da Ramazan hâlleri-4
- Ramazan-ı Şerifiniz mübarek olsun!
- Olmadı Hayrunnisa Hanım!
- Dikkat! Ölüm tehlikesi var…
- Sekizlikler camiden erken kaçtı!
- Genelkurmayın anlaşılmaz tavrı
- Bugün Arefe değil!
- Zihindeki zehir
İlk yorum yapan olun