Üstad Bediüzzaman’ın gönül diyarından cihanpaha esintiler

Image
Aziz sıddık kardeşlerim, kıymetli, ciddi, çalışkan, samimi, nazik arkadaşlarım, değerli dostlarım…

Bu yaz mevsiminin belli bir bölümünde Toros Dağlarının eteklerinde teknolojiden uzak, sade, fıtrî, yeşilliğin bütün nüanslarının göz ve ruh dünyasını doyurduğu bir ortamda hem tatil, hem de “sıla-yı rahim” yaptım.

Ata ocağında sakin ve sade bir ortamda asrın manevi reçetesi Nur Deryasından istifade ettiğim bazı hakîkatleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Kış mevsimindeki devamlı seyahatlerden bir parça uzak, sabit bir ortamda zamanımın çoğunu Risale-i Nurlarla meşguliyet dairesinde geçirmeyle meşgulüm elhamdülillâh.

Bu dehşetli, gaddar asrın ve insafsız zamanın hayatı ve yaşamayı çok zora soktuğu bir ortamda, insanlığın kurtuluşu için tek reçete İslâm’da ve Kur’ân’dadır. Bu manevi havayı ve rahmeti gönül dünyalarımıza misafir etmek durumundayız. Yüce dinimizin, tüm insanlığı kucaklayacak şefkatini ve Kur’ân’ın manevî iklimini gönül dünyamıza taşımanın mutlaka gayretinde olmalıyız. İç dünyamızdaki kazuratlardan temizlenerek, manevi dünyamızı karartan ve İslâm ahlâkı haricinden gelen olumsuzluklardan zinhar uzaklaşmak durumundayız.

Negatif ifade, hüküm, düşünce, tavır ve davranışlardan nefislerimizi kurtarmanın yollarını bulmalıyız. Bu konuda örnek alacak prensipler, esaslar asra yazılan reçetede mevcuttur. İnsanın yüreğini serinleten, kalbini yumuşatan, kalbini şefkat ve muhabbetle dolduran ifadeler, asrın garibi ile saff-ı evveller arasında geçen o şahane  “hitaplarda” gizlidir. Bu harika güzel örnekleri son on günde iki defa detaylı olarak okuduğum Kastamonu Lâhikası’ndan aldım. Bu müstesna örneklerde iki farklı konuya odaklandım. Birisi “iç dairede” Üstadın ağabeylere hitapları, ikincisi yine Üstadın “dış dünya ve ehl-i dünyanın” yaşantısına karşı tespit ve hitaplarıydı. 

Üstadın ağabeylere, ağabeylerin de Üstadlarına verdiği önemi, teşviki, takdiri, alâkayı, sevgiyi, muhabbeti ve o muhteşem nezaketi sanki yeniden keşfettim. Asrın Bedii’sinin hayata ve olaylara bakışını, insana ve hayata olan sevgi ve muhabbet, şefkat ve merhametini, müthiş muhakeme ve ufkunu bütün zerrâtımla yeniden bir defa daha hissetmeye çalıştım.

Tamamı 166 mektuptan ibaret Kastamonu Lâhikası adlı bu çok farklı ve değerli eserde ehl-i dünya için kullanılan ifadelerin toplam sayfa sayısı 5-6 (yeni tanzimde: 7-8) iken, dostlara olan hitabın sayfa sayısı benim tespitlerime göre tam 66 (yeni tanzimde: 110) sayfayı buluyor.

Hayatın asıl gayesi ve ona bakış açısına karşı, o müthiş iyimserlik, muhabbet, sevgi, barış, müspet düşünce, güzellik, sadelik, saadet, mutluluk, ümit ve “pozitif enerjiyi ve müsbeti öncelemeyi” çok iyi tahlil edip gönül dünyamızda hissedip yaşamak gerekiyor. Mecburiyetten kullanılan “menfî” ifadeler ise; karamsarlık için değil, ancak “tarif ve tespit” için yapılmıştır. Müspeti öne çıkaran bu uygulama yalnız mü’minler için değil insanlık için de çok farklı ve önemli bir yol haritası ve rehberdir. Bu hâlis niyet ve hayata bakış ve muazzam fark aslında bugünün sosyal hayattaki olumsuzluklarını giderecek yegâne çarenin adresidir.

Gerçek dostlar arasındaki karşılıklı ihtimam, verilen önem, vefanın en canlı ve vazgeçilmez örneklerini burada görmek mümkün. Kur’ân ve sünnetin dışında hiçbir sistemde bu metot ve uygulamayı bulamayız!

Sadece sisteme, prensibe, hayatın özüne ve pratiğe dayalı bu fıtrat kanununa odaklanan bir anlayış bu.
Aynı zamanda da İslâm kardeşliği, dava arkadaşlığının gereği olan can dostluğunun vefa ve vebalinin tarihe geçen şeref levhaları bunlar. Burada öne çıkan hususlar: Hayata olumlu ve müspet bir bakış; sabır, nezaket, sadakat, metanet, samimiyet, gerçek insaniyetin en güzel örnekleri var. Bu ifadelerde “ne iç daire, ne de dış daire” için en ufak bir “karamsarlık, ümitsizlik, çaresizlik, olumsuzluk, gıybet, suizan, iftira, itham, karalama, kışkırtma, kin, nefretin… vb” esamesini bulmak mümkün değil. Sadece ilmî ve insanî tespitler ve tarifler var.

İşte onlardan bazı orijinal tespitler:
Aydın’ın fedakâr Nur kahramanı Ahmed Feyzi’nin mahviyet, tevazu, azim ve kararlılığının, Üstadının gözündeki ifadeleri: “Ahmed Feyzi’nin de inşaallah Kastamonu Feyzi’si gibi, bütün kuvvetiyle Risale-i Nur’a çalışacak bir azim ve karar suretinde telâkki ediyoruz. Ahmed Feyzi; mahviyeti ve tevazuu pek fazla istediğinden mektubundaki duaları da güzel olduğundan, daimi duamızda buranın Feyzi’siyle omuz omuza girdi.” (Sh. 93, Mek. No: 82)

Risâleler için; yazılan her bir satırına verilen değer: “Âtıf Hasan’ın hakikaten fevkalade yazdığı tevafuklu Mucizat-ı Kur’aniyeyi o gittikten sonra temâşâ ettim. Elimden gelseydi, her bir yaprağına mukabil bir lira verecektim.” (Sh. 94, Mek. No: 84)

İşte “empatinin” müstesna bir örneği: “Aziz kardeşim Hüsrev, Cenab-ı Hak, merhumeyi mağfiret eylesin. Senin ağlamana ve ağlayan mektubuna iştirak ettim. Evet, sen de benim gibi, dünyayla iki cihetle alâkan kesiliyor. Senin gibi Risale-i Nur’un bir fedaisi alâkası olmamalı ve alâka peyda etmemeli.” (Sh. 178, Mek. No: 141)
Teşvikin, yardımlaşmanın, irtibat ve hizmet için sarf edilen alın terine verilen önemi önceleyen bir bakış: “Aziz kardeşlerim ve sıddık arkadaşlarım! Var olunuz, bahtiyar olunuz. Sizin pek ciddi sa’y ve gayretiniz hem burada, hem başka yerlerde şevk ve gayreti uyandırıyor. Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, gittikçe Risale-i Nur’un fütuhatı ziyadeleşiyor.” (Sh. 55, Mek. No: 44)

Davanın meslek ve meşreb sırrını anlatan ifadeler: “Aziz kardeşlerim, mesleğimiz, sırr-ı ihlasa dayanıp, hakaik-i imaniye olduğu için, hayat-ı dünyaya, hayat-ı içtimaiyeye mecbur olmadan karışmamak ve rekabet ve tarafgirliğe ve mübarezeye sevk eden hâlâttan tecerrüt etmeye mesleğimiz itibarıyla mecburuz.” (Sh.191, Mek.No: 155)

Hüsn-ü niyete ve dâvâya ümitle bakmaya farklı ve güzel bir örnek: “Aziz kardeşlerim, bu sıkıntılı zamanda ve tazyikat altında akıl ve kalbi eğlendiren ve keyiflendiren böyle tefekkühat-ı ilmiyeyi israf saymayınız. Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir, toprağı altın yapar. İnşaallah, o hüsn-ü niyetle, bu tefekkühat dahi hakikî bir gıda ambarına bir anahtar olur ve hizmette zaafa düşenlere kût ve kuvvete yol açar.” (Sh. 42, Mek. No:34)

Lâhikaların başında serdedilen o muhteşem ifadelerden örnekler:
“Aziz, mübarek, sıddık, sadık, ruhum, canım kardeşlerim,” (Sh. 22, Mek. No:17)
“Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i imaniyede kuvvetli, metin, ciddi, sarsılmaz, fedakâr arkadaşlarım ve seyahat-i berzahiye ve uhreviyede nuranî yoldaşlarım, sizin, herbir dirhemi yüz dirhem şüheda kanı kadar kıymettar siyah nuru akıtan mübarek kalemlerinizin bu defaki kudsi hediyelerin herbir harfine mukabil, Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere bin rahmet eylesin. Amin.” (Sh. 198, Mek. No: 158)
“Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede muktedir, kuvvetli arkadaşlarım,” (Sh. 25, Mek. No:20)
“Aziz, sıddık ve fedakâr ve vefakâr kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniye ve imaniyede kuvvetli ve kıymetli ve çalışkan ve muktedir arkadaşlarım,” (Sh.11, Mek. No: 4)

“Aziz, sıddık, mübarek kardeşlerim ve hizmet-i Kur’âniye ve imaniyede sebatkâr, sarsılmaz, yılmaz arkadaşlarım ve bu misafirhane-i dünyada şefkatkâr ve fedakâr ve vefâdar yoldaşlarım,” (Sh. 102, Mek. No: 88)

Tesanüd ve metanetin önemi ve şartı hakkında bir tespit: “Aziz, sıddık kardeşlerim, bu zamanda, hususan bu sıralarda, Risale-i Nur’un şakirtleri tam bir metanet ve tesanüd ve dikkat etmeye muhtaçtırlar. Lillahilhamd, Isparta ve havalisi kahramanları demir gibi bir metanet göstermesiyle, başka yerlere de hüsn-ü misal oldu.” (Sh. 155, Mek. No: 119)

Sıddıklığın, sebatın, faaliyetin, çalışmanın neticesi olan “zembereklik” hükmüne bir örnek: “Aziz, sıddık ve sebatkâr kardeşlerim, Sizin faaliyetiniz ve sebatkarâne çalışmanız, Risale-i Nur dairesinin zembereği hükmünde bizleri ve çok yerleri harekete getiriyorsunuz. Allah sizden ebeden razı olsun. Bin âmin, âmin.” (Sh. 74, Mek. No: 65)

“Aziz, sıddık, müteyakkız, samimi, müttehid, mübarek kardeşlerim, ben de sizi tebrik ediyorum ki, şeytân-ı cinnî ve insînin desiselerini akim bıraktınız. Cenab-ı Hak sizi bu hizmet-i Nuriyede daima muvaffak eylesin, âmin. Ve sizden ebeden râzı olsun, âmin.” (Sh. 188, Mek. No: 152)

“Benim, bu dünyada medâr-ı tesellim ve sürurum sizlersiniz. Eğer sizler olmasaydınız, bu dört sene azaba dayanamazdım. Sizin sebat ve metanetiniz, bana da kuvvetli bir sabır ve tahammülü verdi.” (Sh.13, Mek. No: 6)

Çelik gibi iradenin başka yerlere örnek olduğu hakkında bir tespit: “Cenab-ı Hakk’a şükür, Isparta ve havalisi kahramanları çelik gibi bir metanet göstermeleri, sair yerlerin de kuvve-i maneviyelerini takviye ediyorlar. Bazı ihtiyatsız ve dikkatsizlerin yüzünden cüz’î zararlar olduğundan, ihtiyat ve dikkat her vakit lazımdır.” (Sh. 159 /160, Mek. No: 123)

Hanımların da hizmet ve gayretlerini takdir eden bir tavır: “Elhamdülillâh, bu havalide de, bu yakında erkeklerden ziyade bir iştiyak ve faaliyetle buradaki hanımlar tam çalışıyorlar, Savlı mübareklerin hemşireleri olduklarını gösteriyorlar. Bu iki tezahür bu zamanda bir fa’l-i hayırdır ki, o şefkat madenlerinde Risale-i Nur parlayacak, fütuhat yapacak.” Sh. 66, Mek. No: 57)

Nesebi benzerliğe dikkat çeken bir hasbihâl: “Ey Sabri kardeş! Başın sağ olsun. Cenab-ı Hak, o validemizi mağfiret eylesin, âmin. Benim, karabet-i nesebiyeyi ihsas eden parmaklarındaki nişan ve bu yedi sekiz sene Abdülmecid’den daha hararetli faalâne kardeşlik vazifesini yaptığınızdan, elbette senin merhume validen benim de validemdir. Onu da, validem yanına manevi kazançlarıma ve dualarıma hissedar ediyorum. Cenab-ı Hak sana, sabr-ı cemîl ihsan ve o merhumeyi de garik-i rahmet eylesin. Amin.” (Sh. 155, Mek. No: 119)

“Gül ve Nur fabrikaları ve mübarekler başta olarak umum kardeşlerime birer birer selâm ediyorum. Bu memleketi tenvir eden ve Cennet kokularıyla rayihalandıran o fabrikaları Cenab-ı Hak muvaffak ve dâim eylesin. Amin. Biz burada onların parlak nurlarıyla ve şirin güzel kokularıyla âlem-i bekanın rayihasını istişmam ediyoruz. “(Sh. 51, Mek. No: 42)

“Nur fabrikasının sahibi Hafız Ali’nin ve mübareklerin köyleri ortasında, duada, Sav Köyü mevki almış. Tam bir senedir ahyâ yüzünden emvat dahi hisse alıyorlar.” (Sh. 21, Mek. No:16)

“Nur fabrikasının sahibi Hafız Ali kardeş, Senin Risale-i Nur’a karşı harika ihlas ve irtibat ve itikadın, inşaallah o Nurları o havalide daima parlattıracak. Senin, o büyük zelzelenin gürültüsünü işitmemen ve zelzeleyi hissetmemen, tokadını yiyen hoca gibi, Risale-i Nur’un bir nevi kerâmetidir. Demek, değil şakirtlere zarar vermek, belki inayetkârâne, vücudunu da bazı haslara bildirmiyor, korkutmuyor.” (Sh. 201, Mek. No: 160)

Kuvvetli bir vefanın, ciddi bir alâkanın tezahürünün ifadesi: “Hiç unutamadığım sebatkâr, ciddi kardeşlerime, hususan ikinci vatanım Barla’daki vefadar sıddıklara pek çok selâm ve dua ederim. Binler hasret ve iştiyakla sizleri düşünen ve her yirmi dört saatte belki yüz defa duayla tahattur eden ve duanıza muhtaç olan, Said Nursî“ (Sh. 29, Mek. No:24)

Isparta Kahramanlarının tarihe mal olan hal ve tavırlarının takdir ifadeleri: “Isparta kahramanlarının gösterdikleri harikalar ve cihan-pesendâne hidemât-ı Nuriyenin esası, harika sadakatleri ve fevkalade metanetleridir. Bu metanetin birinci sebebi, kuvvet-i imaniye ve ihlas hasletidir. İkinci sebebi, cesaret-i fıtriyedir.” (Sh. 106, Mek. No: 94)

Başta dillerimiz olmak üzere Allah’ın bize bahşettiği bütün azalarımızı ve duygularımızı O’nun yolunda ve rızasında kullanmak niyet ve temennisiyle…

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*