Allah’ın adâleti zerrelerden kürelere tüm kâinatta, karıncalardan kuşlara, fillerden balıklara, insanlardan cinlere ve meleklere tüm canlılar âleminde, ölüm öncesi ve ölüm sonrası tüm hayatta hâkimdir.1
Âdil ismi, âlemdeki adâlet gerçeğinin Rabbimize dayandığını ve Rabbimizin Adl ile muttasıf bulunduğunu bildirir. İnsan bu isimle Rabbini âdil bilir ve tanır.
Hazret-i Ali’nin (r.a.) Peygamber Efendimizden (a.s.m.) rivâyet ettiği Âdil ismi,2 Ebû Hüreyre’den de (r.a.) Adl şekliyle rivâyet edilmiştir.3 İster dil şekliyle olsun, ister Adl şekliyle olsun bu isim, Allah’ın sınırsız, kayıtsız ve mutlak biçimde adâletle faaliyet yaptığını bildirir, âdiliyet gerçeğini âlemde hâkim kılan Yüce Allah’ın, bizâtihî kendisinin “adli”ne hükmetmemizi sağlar.
Bediüzzaman, Semûd, Âd ve Fir’avun kavimleri gibi geçmiş kavimlere gelen dünyevî musîbetleri Âdil isminin bir tecellîsi olarak zikreder ve bu musîbetlerin, o kavimlerin peygamberlere isyanlarına mukabil başlarına geldiğini belirtir.4 Bedîüzzaman’a göre Âdil-i Hakîm olan Rabbimiz, adâletinin bir gereği olarak insana sevaba da, günaha da yönlenebilecek bir tercih gücü vermiş ve insanı irâdesinde hür bırakmış, ama sorumluluğu da omuzuna yüklemiştir.5
Âdiliyet tabirinin Cenab-ı Hakkın hem ismine, hem fiiline, hem sıfatına ve hem de mukaddes hallerine işâret ettiğini beyan eden6 Bedîüzzaman, zâlimin de mâsûmun da ruhunu alarak her ikisini de eşitleyen ölüm hâdisesinin arkasında; Allah’ın adâletinin gereği olarak mahkeme-i kübrâ kurulmasının bulunduğunu, dolayısıyla Âdil isminin âhireti ve haşri ispat eden isimlerden olduğunu kaydeder.7
Zehir içen adamın, Allah’ın adaleti gereğince hastalığa veya ölüme mahkûm olması gerektiğini beyan eden Bedîüzzaman, adamın hastalıktan kurtulmasının ise ancak Allah’ın husûsî merhameti ile mümkün olacağını; kezâ günahkârların affedilmelerinin Cenâb-ı Hakkın merhametinin; azap görmelerinin de Adl isminin gereği bulunduğunu vurgular.8
Adâlet, kötülüklere bire bin günah; iyiliklere ise bire sıfır veya bire bir sevap vermeyi gerektirir. Çünkü kötülüklerde tüm sorumluluk kulundur. İyilikler ise ancak Allah’ın emri, irâdesi, yardımı, yaratması ve kudreti ile yapılabilmektedir. Oysa Cenab-ı Hak sırf lütuf ve keremi ile muâmele buyurarak kötülüklerde ancak bire bir günah; iyiliklerde ise bire on, bire yetmiş, bire yedi yüz, bire yedi bin ve bazen bire binler kat sevap yazmaktadır.9
Bedîüzzaman Adl ismini, İsm-i Âzamı taşıyan altı isimden birisi olarak zikreder. Hazret-i Ali (r.a.) ve İmam-ı Âzam (r.a.) için İsm-i Âzam olduğunu10 beyan ettiği Adl ismini ayrı bir bölüm halinde inceler. Bu bölüm, Risâle-i Nur Külliyatında “Otuzuncu Lem’a’nın İkinci Nüktesi” olarak yer almaktadır. Burada, kâinat muhteşem bir saray olarak nazara verilmiştir. Bu muhteşem saraydaki baş döndürücü dengelere örnekler verilerek Adl isminin tecellilerine dikkat çekilmiştir.
Mahkeme-i kübrâda Allah’ın adaleti gereğince insanların ve cinlerin mahkeme edileceğini önemle vurgulayan Bedîüzzaman, bu mahkemeyi ve bu mahkemede tecellî edecek eksiksiz adâleti aklına sığdıramayanların, şu dünyada gözden hiçbir şekilde kaçmayan, büyük ve hassas dengeye dikkat etmelerinin yeterli olacağını kaydeder. Bedîüzzaman, kâinatta her varlığı kuşatan denge, âhenk ve adâletle kavradığımız Adl isminin, aynı zamanda insana da adâleti emrettiğini vurgular.11 Ayrıca, matematiğin bir kolu olan ve konusu ölçü, âhenk ve denge hesapları olan hendese ve geometri ilimlerinin, Adl ve Mukaddir isimlerine dayandığını da belirtir.12
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 586
2- A.Z.Gümüşhanevî, Mecmuatü’l-Ahzab, 2: 254
3- Tirmizî, Daavat: 86
4- Şuâlar, s. 534
5- Sözler, s. 430
6- Şuâlar, s. 72
7- Sözler, s. 66-67, 80-82
8- Mesnevî-i Nuriye, s. 201
9- Sözler, s. 290
10- Lem’alar, s. 520
11- A.g.e., s. 492
12- Sözler, s. 238
Benzer konuda makaleler:
- Kısa kısa
- Allah’ın emri ve dilemesi
- Cennet yolunun hassas çizgileri
- Sistem üzerine
- Hz. Muhammed (asm) neden en sevgilidir?
- Zelzelenin zikri
- Bahardan sor, bak nasıl Esmâ-i Hüsnâyı zikreder!
- Hikmet dilinin işaretleri
- Baba mesleğimiz talim-i esma ve RİSALE-İ NUR
- İnsan ve esma
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun