Bediüzzaman Haftası’nı uğurlarken…

alt

Bediüzzaman Hazretlerinin vefatının 53. yıldönümü münasebetiyle her yıl olduğu gibi bu yıl da birçok faaliyet yapıldı. Çeşitli anma programları düzenlendi, hâlâ da devam ediyor.

Bizim de bu programlardan haberimiz oldu. Yurdun dört bir yanında Nur sevdalıları, şefkat kahramanları Üstadı anmak ve anlamak için bir araya geldiler. Ağabeylerimiz özellikle yoğun bir şekilde programlara, konferanslara koştular, koşuyorlar. Kimisi konuşmaları ile, kimisi şiirleri ile iştirak ettiler. Allah hepsinden razı olsun. (Âmin) Biz de Trakya bölgesinin küçük şehri olan Kırklareli’nde Yeni Asya hanımlar dershanesi olarak küçük bir program hazırladık. Tiyatro, ilâhi, Kur’ân-ı Kerîm tilâveti ve şiirler ile Üstadı andık. Biz üniversite öğrencilerinin hazırladığı tiyatroyu izleyen ablalar epey duygulandı. Özellikle ‘Bir Bediüzzaman Klâsiği’ adlı Atilla Yılmaz Ağabeyin yazmış olduğu şiir okununca adeta gözyaşları sel oldu. Atilla Ağabey kadar etkili okuyamadık ama… Bu şiirle Üstadın hayatı gözümüzün önünden geçiyor. Çektiği onca sıkıntılar, acılar hepimizi hüzne boğdu. Bediüzzaman’ın tek derdi İslâmı yaşamak ve yaşatmaktı. Bunun içindir ya onca işkenceye, acıya göğüs gerdi. Bir an olsun dâvâsından vazgeçmedi. Van Kalesi’nden ayağı kayıp düşerken dahi ‘Dâvâm’ diyen bir kahramandı o. Ecel birdir değişmez. Allah onu her an koruyordu. “Milletimizin imanını selâmette görürsem Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül gülistan olur” diyerek gaye-i hayatını ortaya koymuştu. Hayatına baktığımızda defalarca zehirlenen, sürgünden sürgüne yollanan, uzun yıllar hapishane hayatı yaşamış bir şahsiyet. Ama o talebeleri ile birlikte hapishaneleri, zindanları, soğuk hücreleri adeta bir Medrese-i Yusufiyeye çevirmiştir. Üstad: “Mevlânâ benim zamanımda gelseydi Risale-i Nur’u, ben onun zamanında gelseydim Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzında idi, şimdi ise Risale-i Nur tarzındadır” diyerek hizmet metodunu ortaya koymuştur. O Kur’ân’ın asrımıza bakan mesajını bizzat Kur’ân’dan ilham alarak bizlere sunmuştur. Zor şartlar altında, iman hizmetini devam ettirmiştir. Üstad Hazretleri Nurları neşrederek adeta manevî bir cihad başlatmıştır. Allah kendisinden razı olsun. Bediüzzaman’ı anlayabildiysek, hakkıyla anabildiysek bizlere ne mutlu.

Daha önce de farklı programların yapıldığını dile getirmiştik. Bunlardan biri de VIII. Risale-i Nur Kongresi’dir. Böyle bir program yapılır da iştirak edilmez mi? İstanbul’da bir hafta sonu geçirebileceğimizi duyunca Kırklareli cemaati olarak çok sevindik. Cumartesi sabahı erken saatlerde Kırklareli’nden yola koyulduk. Rotamız İstanbul. Oraya varınca ilk iş olarak Şirinevler’de Nur kardeşlerimizin dershanesini bulmak oldu. Biraz dinlendikten sonra İstanbul Hanımlar Dershanesinin hazırlamış olduğu ‘YANGIN VAR’ adlı tiyatroyu izlemeye gittik. Tiyatro çok güzeldi. Tam bizi anlatıyordu. Dershane hayatı, okul hayatı ve tabiî Risale-i Nur. Belki çoğumuz etrafımızdaki yangınların farkındayız, ama o yangınları söndürmek için hiçbir çaba harcamıyoruz. Böyle Nur Talebesi olmaz. Risale-i Nur’u daha çok okuyup anlatmalıyız. Zaman, iman kurtarma zamanıdır. Tabi sadece kendi imanımızı değil başkalarının imanını da kurtarmaya yardım etmek… Üstad öyle söylüyor. Onun derdi sadece kendi imanını kurtarmak olsaydı onca yıl sürgün hayatı yaşamazdı. Yıllarını Risale-i Nur’ları yazmakla geçirmezdi.

Tiyatrodan sonra Şirinevler’deki dershaneye döndük. Akşama doğru ise; Fatih dershanesine gittik. Fatih Camii, Yavuz Sultan Selim Camii’ni gezdik. Ertesi sabah yani Pazar günü Üstadımızın Eyüp Kabristanlığı’ndaki talebelerini ziyaret ettik. Sungur, Zübeyir, Tahiri Mutlu, Mehmet Emin Birinci, Bekir Berk Ağabeylerin kabirlerini ziyaret etmek bizlere nasip oldu. Allah hepsinden razı olsun. İnşaallah bizleri de hakikî Nur Talebelerinden eylesin, âmin. Oradan çıkınca ise Sekizinci Risale-i Nur Kongresi’nin sonuç bildirgelerinin yapılacağı Sütlüce’deki Haliç Kongre Merkezi’ne vardık. Onlarca Nur kahramanı erken saatlerde salona dolmaya başlamıştı. Böyle güzel çalışmaların olması çok güzel. Panel katılımcıları Üstad’ın “Milliyet Anlayışı” ile ilgili açıklamalarda bulundu. Said Nursî paneli hakkında birçok yazı yazıldı, açıklama yapıldı, o yüzden biz orasına girmiyoruz. Bir “Yeni Asyacı” olarak katılımcılara çok teşekkür ediyoruz. Yurdun dört bir yanından gelen ‘Nur Kahramanları”na da şükranlarımızı sunuyoruz.

Panel sonrası ağabeylerimiz kitaplarımızı imzaladı. Onları orada görmek ayrı bir güzellikti. Sebahattin Yaşar Ağabeyimiz’le kısa da olsa muhabbet etme fırsatımız oldu. İnşaallah başka programlarda buluşma duâsıyla… Esselâmü aleyküm…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*