İneklerle saraya yolculuk

Sonunda, sıkıntılarınızın gelip geçici ve önemsiz olduğunu anlayacağınız bir terapi yapalım sizinle.

Mis kokulu bir gülü koklar gibi burnunuzla derin bir nefes alın ve mumu üfler gibi uzun uzun nefesinizi geri verin.

Şimdi düşünün: Siz Adana’da yaşayan orta halli bir ailesiniz. İstanbul’da yaşayan çok zengin bir adam var. Devasa büyük sarayları var. Bu saraylarından birini size hediye etmek istiyor. En görkemli, en güzel sarayı olan Yıldız Sarayı’nı bütün çalışanları ile birlikte size verdi. Karşılığında hiçbir bedel ödemeyeceksiniz!

Ne hissediyorsunuz?

Size hediye edilen Yıldız Sarayı’na ulaşmak için tren yolculuğu yapmak zorundasınız, başka ulaşım aracı yok. Ailenizle birlikte İstanbul’daki sarayınıza gitmek için tren istasyonuna geliyorsunuz. Bilet almak istiyorsunuz, ama 1. mevki, 2. mevki, 3. mevki, 4. 5. 6. mevkilerin hiçbirinde yer yok. Sadece ineklerin taşındığı vagonda boş yer olduğunu söylüyorlar.

Yıldız Sarayı’na ulaşmak için ineklerle birlikte aynı vagonda yolculuk yapar mısınız?

Gitmeye karar verdiniz. Ailenizle birlikte vagona yerleştiniz. Tren hareket etti. Sonunda yolculuk başladı. Sarayınıza ulaşmak için yola çıktınız, mutlusunuz, ama aklınızda bir soru var. Ön mevkilerde kimler yolculuk yapıyor?

Ön vagonda giden bütün yolcular ceza evine gidiyorlar. Suçluları Adana Cezaevi’nden, İstanbul Cezaevi’ne aktarım yapıyorlar. Bu suçluların yolculuk yaptıkları mevkiler yüksek, bindikleri vagonlar konforlu, oturdukları koltuklar rahat, ama gittikleri yer cezaevi.

Sizin ise bindiğiniz vagon çok rahatsız edici. Sıkıntılı, zor bir yolculuk yapıyorsunuz. Bu zahmetli yolculuğunuzun sonunda sonsuza kadar rahat yaşayabileceğiniz, kendi sarayınıza yerleşeceksiniz.

Bazı vicdansız, inançsız insanların çok rahat, lüks ve eğlence dolu bir hayat yaşadığını, bunun haksızlık olduğunu düşünebilirsiniz. İşte bu dünyayı o tren yolculuğu gibi düşünelim. Dünya yolculuğumuz sıkıntılı ve çok zor geçebilir. Yolculuğun sonunda Allah’ın bize vaadettiği ebedî Cennette, sonsuz saadet, sınırsız lüks, tokluk ve rahatlığı düşünelim. Bu dünyanın gelip geçici olduğuna, bir gün bu zorlu yolculuğun sona ereceğine olan inancımızı güçlü tutalım.

“Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan Cennete koşun!” (Âl-i İmran, 3/133)

Aslında dünya yolculuğumuz çok uzunmuş gibi görünse de göz açıp kapayıncaya kadar geçen sürede, yolcu olduğumuzu unutmayalım.

Ahirete doğru uzanan yolculuğumuzda üzerimize düşeni yapmalıyız. Gerçekten iman edersek bütün yolları açan, ateşleri gül eyleyen, narı nura çeviren, denizleri yol eyleyen Rabbimizin rızasına ermiş oluruz.

“Elif. Lam. Mim. İnsanlar, sınavdan geçirilmeden, sadece ‘İman ettik.’ demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de sınadık. Elbette Allah sadıkları da ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.” (Ankebut, 29/1-3)

Dünyadan ahiret hayatına doğru olan yolculuğumuzda sınavlar bitmek bilmez. Sınavların en büyüğü kalptedir aslında. İşte bütün sınavlar orada kaybedilir veya kazanılır.

Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (asm) duâsı sizi korusun inşallah. “Ey kalpleri hâlden hâle dönüştüren! Kalbimi dinin üzere sabit kıl.” Amin!

Ahmet ÇAM

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*