Kimin safında yer alıyoruz?

Kıyametin dehşetli bir zaman dilimi içinde olduğumuz, 5. Şuâ’dan anlaşılıyor. Ahirzamanın dehşetli şahıslarının da çıkmış olduğunu, yine bu Şuâ’dan biliyoruz.

Acaba biz kimin yanında, kimin safında yer alıyoruz?

Geçmiş çağları, çağı ve istikbali doğru okuyan ve doğru yorumlayan Bediüzzaman, “Ben bir mânevî âlemde İslâm Deccalını gördüm” 1 der.

Öyle ise, deccalı övenler ve muhabbet besletenler; Risâle-i Nur’un meslek ve meşrebiyle temelden çatışır, çelişir. Zira, İslâma, maneviyata, dine, dindarlara yapılan bütün hücumlar, engellemeler, yasaklar deccal adına ve onun getirdiği sistemle yapılmıyor mu?

Deccalın mahiyetini anlamak ve anlatmak, insanları onun tuzağından kurtarmak bizatihî hizmettir! Sonuç hapis ve idam olsa bile! Zira Bediüzzaman “..onun mahiyeti ne olduğunu, en başta ve en ziyade alâkadar ve en son ondan vazgeçecek adamların ellerine katî hüccetler gösteren ve ispat eden Risâle-i Nur geçmesi, kemâl-i merak ve dikkatle okunması öyle bir hadisedir ki, bizler gibi binler adam hapse girse, hattâ idam olsalar, din-i İslâm cihetiyle yine ucuzdur”2 demiştir.

Bu zamanın hizmet stratejisini bir müceddid olarak Bediüzzaman Said Nursî çizdiğine göre; söz onundur, hizmet metodunu, prensibini de o belirleyecektir. O, 5. Şuâ ile ilgili şunu da söylemiştir:

“Risâle-i Nur’un en mahrem parçaları (5. Şuâ vs.), en nâmahremlerin ellerine geçmek ve en mütekebbirlerin başlarına vurmak ve en baştakilerin yanlışlarını göstermek için sırran tenevveret perdesinden çıktı. Şimdiye kadar mesele küçültülmek isteniyordu. Fakat nasılsa bildiler ki, mes’ele pek büyüktür ve ehemmiyetle celb-i dikkat ise Risâle-i Nur’un parlak fütuhatına ve düşmanlarına da hayretle kendini okutmasına yol açar.” 3

“Bakarsınız, sizin hoşlanmadığınız birşey, hakkınızda hayırlı olur.” 4

Acaba, deccalı övenlere, mahiyetini saklayanlara, onu İslâm kahramanı gibi göstermeye çalışanlara maddî-manevî yardım etmek, destek vermek; İslâma mı hizmet eder, yoksa deccala mı?

Bir Nur Talebesi, asla ona taraftar olamaz. Onun sevgisini yayamaz, yaygınlaştıramaz. Zira, Risâle-i Nur’a intisap eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onun meslek ve meşrebini de muhafaza etmektir.

Dipnotlar:

1- Şuâlar, s. 514.;

2- Şuâlar, s. 298-299.;

3- Şuâlar, s. 287.;

4- Kur’ân, Bakara, 216.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*