Muallim Cûdi (1863-1926)

Son dönemlerde yetişmiş alim ve şairlerimizdendir. Asıl adı İbrahim’dir. Uzun yıllar hocalık yaptığı için “Muallim”, şiirlerinde kullandığı mahlastan ötürü “Cûdî” olarak anılmış ve “Muallim Cûdî” lakabıyla tanınıp şöhret bulmuştur. Trabzon’da hocalık yapmış, eğitim ve öğretime çok büyük katkılarda bulunmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında Milli Mücadeleyi desteklemiş ve halkı teşvik etmiştir. İki kez milletvekilliği teklif edildiği halde kabul etmemiştir. Hocalık yaptığı sırada çok sayıda eser yazmış ve bunların bazıları basılmıştır. Risâle-i Nur’da “Muallim Cûdî” olarak kendisinden söz edilmiştir. Kur’an’ın şefaatine nail olması için duada bulunulmuştur. (Barla Lahikası, 1996, s. 132)

İbrahim, 1863 yılında Trabzon’da doğdu. Babası müderris Hacı Mehmed Efendi, İskender Paşa Medresesi’nde çalışmıştır. Okul hayatına Tabakhane’deki İlk Mekteb’e giderek başladı. Akabinde Müftü Medresesi’ne giderek buraya devam etti. Birçok hocadan ders aldıktan sonra Semercizade Hacı Mehmed Efendi’den icazet alarak mezun oldu.

İbrahim, okulunu bitirdikten sonra 1883 yılında Hamidiye Mektebi’nde göreve başladı. Burada Türkçe derslerini okuttu. Bu okulda görev yaptığı sırada Mekke’ye gitti. Bir süre Mekke’de kaldı. Döndükten sonra Trabzon’da tekrar muallimliğe başladı. Sonradan kendi adını alacak olan Zeytinlik Mektebi’nde uzun yıllar muallimlik yaptı. Bu görevinden dolayı “Muallim” olarak anıldı ve tanındı. Uzun süre görev yaptığı okula çok büyük katkı sağladı. Okulun başarı grafiği yükseldiği için çok rağbet gördü ve Trabzon’un eğitim hayatında önemli bir yer edindi.

Muallim İbrahim, görev yaptığı okulda ders yapmakla yetinmedi. İlk bastığı eseri olan “Esmaü’l-Hüsna”dan dolayı elde edilen gelirle okulun genişletilmesi çalışmasına maddi katkı sağladı. Günümüzde görev yaptığı okul, İbrahim Cûdi Bey İlköğretim Okulu olarak hizmet vermeye devam etmektedir.

Muallim İbrahim, görev yaptığı okulun dışında başka okullarda da dersler verdi. İranlılar tarafından açılan Nâsırî İdadisi’nde hocalık ve müdürlük; Fransız, Ermeni ve Rum okullarında Türkçe hocalığı yaptı.

Muallim Cûdi, 1903 yılında Trabzon Ticaret Mahkemesi daimi üyeliğine tayin edildi. Bu mahkemenin kaldırılışına kadar geçen yedi yıl boyunca görevini sürdürdü. İlmiye sınıfının önemli ve yüksek derecelerinden biri olan “mûsıle-i Süleymaniye” rütbesini 1908 yılında aldı. Girdiği sınavı kazandıktan sonra 1910 yılında Trabzon Mekteb-i Sultanisi’nde Arapça hocalığına başladı. Ayrıca, Askeri Rüştiye’de Türkçe derslerini okuttu. Tüm bunların dışında Trabzon Maarif Meclisi üyeliği de yaptı.

Muallim Cûdi, eğitim ve öğretim işlerinin dışında gazete yayını ile de ilgilendi. Trabzon Valiliği tarafından çıkarılan gazetede bir yıl kadar başyazarlık görevinde bulundu. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması ve Trabzon’un işgalinden sonra Ankara’ya gitti. Ankara’da bulunduğu sırada Ankara Sultanisi’nde Arapça derslerini verdi. Ayrıca Darülmuallimat’ta da dini ilimler dersini okuttu. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra tekrar Trabzon’a geri döndü.

Muallim İbrahim, Trabzon’da Mekteb-i Sultanî’deki görevine devam etti. Bu arada işgal güçlerine karşı her yerde milli müdafaa cemiyetleri teşekkül ettirildiği gibi Trabzon’da da benzer faaliyetler vardı. Bu meyanda kurulan Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Bir süre cemiyetin reisliğini de yaparak Milli Mücadelede aktif rol aldı.

Milli Mücadeleyi yürüten insanlar, halkın sevgi ve güvenini kazanmış olan şahsiyetlerden azami ölçüde faydalandılar. Özellikle alimlerin verdikleri vaaz ve hutbeler insanları heyecana getirdiği gibi, milli duyguların da en üst seviyeye çıkarılmasında ön ayak oldu. İbrahim Cûdi Efendi de bu çerçevede elinden gelen katkıyı sağladı. Konferanslar vererek halkı Milli Mücadeleye, birliğe teşvik ve davet etti. (Kadir Mısıroğlu, Sarıklı Mücahitler, İstanbul 1977, s. 392).

İttihat ve Terakki Cemiyeti döneminde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı sırasında da milletvekilliği teklif edilen Muallim İbrahim, her iki seferde de bu teklifi kabul etmedi. 1925 yılında Trabzon Müftülüğüne tayin edildi. Bu görevi sadece bir yıl kadar sürdü. Çünkü, 1926 yılı Ramazan ayında vefat etti.

Muallim Cûdi Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini çok iyi öğrendi. Arapça ve Farsça şiir yazacak kadar bu dillere hakimdi. Divan şiir geleneğinde yetişti. Yapıya önem verip çok sağlam bir dil anlayışına sahipti. Dilde açıklık ve anlaşılabilirliğe önem verdi. Çok sayıda şiir yazdığı bilinmekle beraber, henüz bunların tamamına ulaşılmış değildir. Ankara’da bulunduğu sırada “Divan”ı basıldı. Muhtelif gazete ve dergilerde şiirleri yayımlandı.

Risâle-i Nur’da, kendisinden övgüyle söz edilmekte; “Merhum Muallim Cûdi’nin kasidesi mübarektir. Cenâb-ı Hak o zatı şefâat-i Kur’ân’a mazhar etsin!” (Barla Lahikası, 1996, s. 132) ifadelerine yer verilmektedir.

Eserleri:

İbrahim Cûdî, aralarında ders kitaplarının da bulunduğu çok sayıda eser yazmıştır. Eserlerinin yayınlanması ve basılmasında, arkadaşı ve aynı zamanda kitapçı olan Hamdi Efendi’nin çok büyük katkısı olmuştur. Kitaplarının basılması gerek Trabzon, gerekse yakın çevrede bulunan çok sayıda insanın istifadesine sunulmuş ve çok büyük faydalar sağlamıştır.

Tarih-i Enbiya ve İslam’da Hazreti Adem’den (as) başlayarak Peygamber Efendimize (asm) kadar gelen peygamberlerin hayatları hakkındaki bilgilere yer verilmektedir. Ayrıca bazı Müslüman hükümdarlar hakkındaki bilgiler de yer almaktadır. Arap edebiyatından derlenip ibret verici hikayelerin, tercümelerinin aktarıldığı eseri Nevadir-i Nefise’dir. El-Hayatü’l-ebyaz’da ise Ramazan ayında yapılan ibadetler hakkındaki fıkhi bilgiler ve açıklamalar yer almaktadır. Kenzü’l-esna fi şerhi’l-esmai’l-hüsna, bir şerh kitabıdır. Yeni harflerle de basımı yapılmıştır.

Lgat-ı Cûdî, en son kaleme aldığı önemli eseridir. Türkçe’ye Arapça ve Farsça’dan geçen kelimelerin açıklamalarına yer verilmiştir. Örnekler manzum ve mensur olarak verilmektedir.

İbrahim Cûdî sıralanan eserleri dışında ders kitabı olarak okutulan eserler de yazmıştır: Rehber-i Avamil, Teshil-i Elifba-yı Osmanî, Kıraat-ı Türkiye, İlk Talim-i Kıraat, Teshil-i Sarf-ı Osmanî, Ulum-u Diniye Dersleri, İmla ve Kıraat.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Rahmetli ,babamın babası idi.Bu gün dahi bütün ailemiz ve Trabzonlular kendisine olan yakınlıklarından gurur duymaya devam etmektedir.Kendisini unutmayıp anan ve gündemde tutan tüm kurum ve kadirşinas insanlara minnet duygularımı saygılarımla sunarım.Eserlerine sahip olan varsa bizimle paylaşmasını dilerim

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*