PKK ve dış yangınları söndürme cihazı: Münazarat ve…

Türkiye’nin içi, PKK’nın attığı kıvılcım ateşiyle 30 seneden beri büyüyerek yanıyor. Dışımız yanıyor: Kuzey Irak, Irak ve şimdi de Suriye…

PKK 1984 yılında belirgin olarak ortaya çıkmış. Yani 12 Eylül 1980 darbe-i münafıkanesinin, yani istibdadın, diktatörlüğün ürünüdür.

Darbe yapılmış; Türkiye’nin tecrübeli yöneticileri, siyasetçileri biçilmiştir. Anayasa baştan ayağa yasaklarla doludur. Türkiye darbe ile yağmalanmıştır.

İşte böyle bir ortamda, böyle bir bataklıkta PKK ortaya çıkmış. Zamanın Başbakanı rahmetli Turgut Özal, “Bu iş halledilir, kanları yerde kalmaz şehitlerin” diyerek meseleyi hafife almış, belki de politika olarak böyle göstermek istemişti. Anayasa’nın değiştirilmesi için etkili bir çaba ortaya konmazken, 141-142 ve 163’ü kaldırılmasıyla, 10 sene bu millet oyalanıp boyalanmıştır.

Ve habire askerî, inzibatî tedbirlere başvurulmuştur. Düşünün, koruculuk sistemiyle “gündüz külahlı, gece silâhlı” olan bir “çıkar grubu” oluşturulmuş, köyler boşaltılmış, insanların öz dillerinin konuşulmasına müsaade edilmemiştir. Başta din ve vicdan hürriyeti olmak üzere hakları verilmemiştir.

Doğu ve Güneydoğu en problemsiz devresini 1950-60 yılları arasındaki demokratik ortamda yaşamıştır. Daha önce onlarca isyan varken, bu devrede halk iktidardadır çünkü.

Aslında bütün tecrübeler gösteriyor ki, çare, bizzat bölgenin insanı olan, olayları teşhis eden, tedavi yollarını gösteren ve o belgenin insanını da müspet yönde etkilemiş ve hâlâ da etkilemekte olan Bediüzzaman Said Nursî’nin ortaya koyduğu tedbirlerdir. Lâhikalarda ve bilhassa Münazarat isimli eserinde çareleri göstermiştir. Meselâ onun 100 sene önce Münazarat’ta, din ilimleriyle fen ilimlerinin imtizaç ettirilerek (kaynaştırılarak) birlikte okutulmasını hedeflediği, eğitim dili olarak “Arapça vacip (farz), Türkçe lâzım, Kürtçe caiz (seçmeli, serbest bırakmalı)” tespitinde bulunduğu, prototip olarak Van-Diyarbakır ve Bitlis taraflarında açılmasını teklif ettiği üniversiteye, eğer Abdülhamid destek verip açılmasını sağlasaydı; hadi o zaman olmadı, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti döneminde gerçekleştirilebilseydi—Kürtleri kırmak için Şeyh Said, Dersim, Kubilay hadiseleri provoke edilmeseydi—bugün tüm bu problemleri yaşamayacaktık.

Peki, şimdiki iktidar 10 senedir PKK konusunda, hak ve hürriyetler konusunda, Anayasa meselesinde vs. kimin politikasını uyguluyor? Derin devlet, müstebit rejim hâlâ hüküm sürüyor ne yazık ki…

Birbirimizi aldatmayalım: PKK ve dış yangınları söndürme cihazı, Bediüzzaman’ın telif ettiği Münazarat ve Lâhikalar’dır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*