Sünnet-i Seniyye, saadet-i dâreynin temel taşı

altDokuzuncu Nükte

Sünnet-i Seniyyenin her bir nev’ine tamamen bilfiil ittiba etmek, ehass-ı havassa dahi ancak müyesser olur. Ona bilfiil olmasa da, bi’n-niyet, bi’l-kasd, taraftarâne ve iltizamkârâne talip olmak, herkesin elinden gelir. Farz ve vacib kısımlara zaten ittibaa mecburiyet var. Ve ubudiyetteki müstehab olan Sünnet-i Seniyyenin terkinde, günah olmasa dahi, büyük sevabın zayiatı var. Tağyirinde ise büyük hata vardır. Âdât ve muamelâttaki Sünnet-i Seniyye ise, ittiba ettikçe, o âdât, ibadet olur. Etmese itab yok; fakat Habibullahın âdâb-ı hayatiyesinin nurundan istifadesi azalır.

Ahkâm-ı ubudiyette yeni icadlar bid’attır. Bid’atlar ise, “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim.” (Mâide Sûresi: 3.) sırrına münafi olduğu için, merduttur. Fakat, tarikatte evrad ve ezkâr ve meşrebler nev’inden olsa ve asılları Kitap ve Sünnetten ahzedilmek şartıyla, ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer olan usul ve esasat, Sünnet-i Seniyyeye muhalefet ve tağyir etmemek şartıyla, bid’a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid’aya dahil edip, fakat “bid’a-i hasene” namını vermiş. İmam-ı Rabbanî Müceddid-i Elf-i Sani (ra) diyor ki:

“Ben seyr ü sülûk-i ruhanîde görüyordum ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmdan mervî olan kelimât nurludur, Sünnet-i Seniyye şuâı ile parlıyor. Ondan mervî olmayan parlak ve kuvvetli virdleri ve halleri gördüğüm vakit, üstünde o nur yoktu. Bu kısmın en parlağı, evvelkinin en azına mukabil gelmiyordu. Bundan anladım ki, Sünnet-i Seniyyenin şuâı bir iksirdir. Hem o Sünnet, nur isteyenlere kâfidir; hariçte nur aramaya ihtiyaç yoktur.”

İşte, böyle hakikat ve Şeriatın bir kahramanı olan bir zatın bu hükmü gösteriyor ki, Sünnet-i Seniyye, saadet-i dâreynin temel taşıdır ve kemalâtın madeni ve menbaıdır.

“Allah’ım, bizi, Sünnet-i Seniyyeye uymakla rızıklandır.”

“Ey Rabbimiz! Biz indirdiğin kitaba inandık ve peygambere uyduk. Sen de bizi, Senin birliğine ve peygamberinin doğruluğuna şahitlik edenlerle beraber yaz.” (Âl-i İmran Sûresi: 53.)

Lem’alar, On Birinci Söz, s. 135

LÛ­GAT­ÇE:
ahkâm-ı ubudiyet: İbadetin temel esasları, açık ve kesin hükümleri.
bid’a-i hasene: Güzel bid’a.
ehass-ı havas: İlim ve irfan yönünden en yüksek tabaka.
saadet-i dâreyn: Dünya ve ahiret saadeti.
tağyir: Bozma, değiştirme.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*