Üstad “Risale-i Nur’u sadeleştirin” dedi mi?

Risale-i Nur’un sadeleştirilmesini savunanlar, Üstadın bir mektubunda geçen ifadelerini dayanak gösteriyorlar.

Evvelâ söz konusu mektup, Kastamonu Lâhikası’nın sadece bir yayınevi tarafından basılan versiyonunda yer alıyor, diğer baskılarda yok.

Üstad bu ifadelerinde “Yirmi sene evvelki Türkçe ile şimdiki Türkçe farklı olduğundan, yeni Türkçe için bazı kelimat-ı Arabiyede tasarruf edildi. Siz de öyle yapabilirsiniz. Risale-i Nur yirmi sene evvelki Türkçe ile konuşur. O zamanı görmeyen gençlere teshilât olması için bazı tabiratı değiştirirseniz iyi olur” diyor.

Bu sözlerin yukarısında ise şunlar var:

“Burada lise mektebine tesirli bir nur girdi. O da Otuz İkinci Söz’ün Birinci Mevkıfı, Otuzuncu Lem’a’nın ism-i Adl ve Hakem Nükteleri, Tabiat Lem’ası hâtimesine kadar, Âyetü’l-Kübrâ’nın, ‘Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine giren her bir misafir’ diye başlayan Birinci Makamın başından ilham, vahiy mertebeleri hariç kalıp, ta On Sekizinci Mertebe olan kâinatın hudus hakikatı, ta imkâna kadar, yeni hurufla, bir ihtar-ı manevîyle izin verdik. Daktilo (el makinası) ile kendilerine yazdılar. Siz de bu dört parçayı birden cilt yapıp yeni hurufla ehl-i inkâra on ikilik top güllesi gibi atabilirsiniz.”

Bu kısım diğer Kastamonu Lâhikası nüshalarında mevcut. En son Yeni Asya tanzimiyle basılan nüshanın da 204. sayfasında okunabilir.

Bütün olarak bakıldığında, burada çok özel bir çalışma var. Üstad iman hakikatlerini liseli gençlere ulaştırmak için, risalelerden “ihtar-ı manevî” ile seçerek derlediği bahisleri en ince detayına kadar tanzim ediyor ve daktiloda yeni harflerle yazılarak çoğaltılmasını istiyor.

(Bu eseri şimdi Asâ-yı Musa adıyla okuyoruz.)

Diliyle ilgili olarak ifade ettiği ettiği hususlar da bu bağlamda, yine bu esere mahsus bir düzenleme olarak anlaşılıp öyle yorumlanmalı.

Ancak “Gençlere kolaylık olsun” diyerek bazı “kelimat-ı Arabiye”de yaptığı tasarrufları da sınırlı tutuyor ve metnin tamamını o günün Türkçesine dönüştürme gibi bir yola gitmiyor.

Mektupta talebelerine “Bazı tabiratı değiştirirseniz iyi olur” derken de, herhalde ucu bucağı belirsiz bir şekilde, orijinal metni tanınmaz hale getirecek tasarrufların yolunu açmıyor.

Dahası, talebesi Said Özdemir’in söylediğine göre, Kastamonu Lâhikası neşredilirken, mektuptaki o ifadeleri bizzat kendisi kaldırıyor.

Daha da ötesinde, bu mektubu yazdıktan vefatına kadar geçen aşağı yukarı 20 senelik zaman zarfında, eserleri için “Dilini güncelleyelim” gibi bir konuyu hiç gündeme getirmiyor.

Tam tersine, hep orijinal metniyle okuyor ve okutuyor. Anlamak için de “Dikkat ve teennî ile okuyun” tavsiyesini her fırsatta tekrarlıyor…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*