Peygamber Efendimiz’in (asm) Mi’racda kader kaleminin cızırtılarını işittiği haberi sıhhatli kaynaklardan geliyor. Bu haberi Peygamber Efendimiz (asm) İsra ve Mi’rac olayını anlattığı bir hadisinde bildiriyor.
Zaman bizim için, yani yaratılmışlar için söz konusudur. Öncelik ve sonralık bize göre vardır. Dün ve yarın bizim kayıtlarımızdır ve bizi kayıtlandırır. Geçmiş ve gelecek bizi çepeçevre saran zincirlerdir. Mazi ve müstakbel bizi bağlayan çelik halatlardır.
Dolayısıyla, “Allah, olacakların yazısını zaman bakımından geçmişte yazdı” denilmez. Fakat “Allah, olacakları, oluşumuna hükmederken bilir ve takdir eder” denilir. Çünkü olacaklar için; olduğu an da, olmadan önce de, olduktan sonra da yaratılmış hallerdendir. Her “an” Allah’ın ilmi ile kuşatılmıştır. Her oluşum Allah’ın bizzat tasarrufudur. Allah’ın ilmi dün ile bugünü bir görür, bugün ile yarını bir kuşatır. Bu kuşatışta zaman söz konusu olmaz.
Şehadet âleminden giden Peygamber Efendimiz (asm), Mi’racı esnasında gayb âleminin birçok olayına şahit oluyor. Bu doğrudur. Elbette şahit olacaktır. Yoksa Mi’racın bir mânâsı olur muydu? Bu gaybî olaylardan birisi de, Allah’ın emriyle olacakları yazan meleklerin kalem cızırtılarıdır. Demek, hiçbir şeyde tesadüf yoktur. Demek, her şey bir İlâhî Plânın yürürlüğe girmiş hâlidir, ayrıntısıdır, parçalarıdır! Allah, varlıklarla ilgili emir ve tasarruflarını, takdir ve plânlamasını yürürlüğe koymak üzereyken yazdırıyor.
Nitekim Bediüzzaman Hazretlerine göre, atomların hareketleri de, Allah’ın ilim ve emirlerinin imlâsı hükmünde, kudret kelimelerini yazıp çizmekten gelen hareketler, titreşimler ve sarsıntılardan ibarettir, yani varlıkların gayb âleminden şehadet âlemine geçişlerinin titreşimi, ilim hâlinden kudret haline intikallerinin sarsıntısı hükmündedir.1
Bu itibarla, gayb olaylarını şehadet olayları hükmünde görüp değerlendirmek isabetli olmaz. Eğer sıhhatli kaynaklara dayanıyorsa bildirilenle yetinmek, bildirilene itimad etmek bizi daha doğru sonuca götürür. Gaybî olayların her ayrıntısını kavramakla değil, iman etmekle yükümlüyüz. Kaynak soruşturması yapalım; fakat temelde bu yükümlülüğümüzü unutmayalım.
DUÂ
Ey Mukaddir-i Hakim! Nasibimi hayırdan yaz, helâlinden yaz, marziyâtından yaz! Beni hayra yönelt, helâli sevdir, marziyatına sevk et! Zerre kadar da olsa hasenatımdan vazgeçme! Dağlar kadar da olsa günahlarımı bağışla! Seyyiâtımı hasenâta tebdil eyle! Beni, annemi, babamı ve bütün ehl-i imanı mağfiret eyle! Âmin!
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 505.
Benzer konuda makaleler:
- Sidrede işitilen kalem cızırtıları
- Kader bahsine giriş
- Kader programı, Hologram ve Big Bang
- Gaybdan Gelen Rızıkların Hazînesi
- Allah´ın isimlerini zıtlıklar aynasında bilmek
- Kader ve kazâ kanunları
- Allah’ın ‘Ezel’ sıfatı
- Peygamber Efendimiz’in (asm) yaratılış güzellikleri
- Sırat köprüsünde Bediüzzaman
- İrhasat
1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun