Avrupa baharına Nur’un katkısı

Image
Türkiye seçim havasına girmiş.
Saygı duyarız ve hayırlı sonuçlar için duâ ederiz.

Lâkin en büyük seçim, her lâhza her nefsin önünde duruyor:
Ya ebedî hayatı, bâki bir saadeti ve Allah’ın rızasını kazanmak olan en büyük dâvâyı en başa alıp, başka her şeyi arka plana atacaksın; ya da—maazallah—bu dâvâyı unutup, fani ömrünü heder edeceksin!

 

***

Güneş ile nur.
Biri maddî, diğer manevî dünyamızı aydınlatıyor.
“İslâmiyet güneş gibidir,” diyor Bediüzzaman. Gündüz ortasında gözünü kapayan, gündüzünü geceye çevirir.
Avrupa, maddî gözünü, gündüz ortasında kapayacak kadar muhakemesiz değil. Lâkin manevî gözünü, nur-u Kur’âna karşı hâlâ kapalı tuttuğundan mı ki, nazenin güneş, nur cemalini ona göstermekte cömert davranmıyor. Bazen gündüz ortasında geceye denk manzaralar oluyor. Sis ve yağışta göz gözü görmez oluyor. Şehirler ışıksız, yollar farsız olmuyor.

***

Avrupa’nın, sosyal ve “siyasal” açıdan istikrarı yakaladığı söylenebilir, ama coğrafî ve fizikî yapısı itibariyle dereli, tepeli, dağlı, bağlı, inişli ve çıkışlıdır.
Madde planında hemen her şeye sahip. Ama Avrupa’nın, manevîyatta ve ahlâkta, İlâhî ve Mesîhî imdada olan ihtiyacı gün geçtikçe artıyor.
Halbuki, kendi içindeki manevîyat ve nur düşmanları, bir zamanlar İslâm’ın nurunu söndürmeye çok çalıştılar, ama muvaffak olamadılar. Çünkü mukabil engellerle karşılaştılar. Bediüzzaman, bir âyetin tefsirinde bunu deşifre ediyor. (Bk. 1. Şûa, 28. Âyet)
Güneşe bu kadar hasret olan Avrupa acaba Mesihî aydınlığa ve Muhammedî nura ne kadar muhtaç. Onun da cevabını akıllı ve kâmil bir Avrupalıdan dinleyelim. 1927’de mühim bir toplantıda Filozof Shebol şöyle demiş:
“Muhammed’in (a.s.m.) beşeriyete intisabiyle bütün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünkü o Zât, ümmi olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle bir şeriat getirmiş ki, biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli oluruz.”

***

Avrupa, baharını erken karşıladı bu yıl, ne hikmetse..
Hem de güneşle beraber, nurla beraber..
Bahar ve yaz havalarını soluklayıp, bahar ve yaz manzaralarını seyredip de; çocukluğumuzu ve gençliğimizi hatırlamamak, çocuklarımıza ve gençlerimize yönelmemek olmuyor. Yaşları kemale ermiş, kâmilane tecrübelerle donanımlı eğitimcilerimiz, dünyevî ve zarurî işlerini de erteleyerek, çocuklarımız ve gençlerimiz için seferber oluyorlar.
Nur’un şevkiyle, hizmet derdiyle yollara düşenler, bir uçtan bir uca, güneyden kuzeye Avrupa’yı dolaşırken, güneş de onlara eşlik ediyor.. Yol boyunca ilâhîlerden, marşlardan ve zamanı geldikçe eda edilen namazlardan yayılan nurlar, Avrupa’nın maddî güneşine refakat ediyor. Manevî hava, maddî havayı himaye edip, güzelliğine güzellik katıyor. Avrupalı bilse de, bilmese de, görünen güneşi destekleyen, himaye eden manevî güneşler hep var oluyor.
Akşam olsa da, gece olsa da, o nurlar parladıkça parlıyorlar. Okundukça yürekler serinliyor, kalpler ferahlıyor, vicdanlar rahatlıyor ve fikirler aydınlanıyor.. Avrupa’nın çeşitli yörelerinden ve Türkiye’den nura müştak gönüllerin katılmasıyla da, tam bir bayram havası soluklanıyor.
Evet, hava kararsa da, güneş perdelense de, güneşimiz hep var oluyor. Dünyanın başka yerlerini aydınlatmaya devam ediyor.
Gece perdesi, bulut ve sis perdesi maddî güneşimizi bazen perdelese de, o bütün haşmetiyle varlığını sürdürüyor.
Ve İslâmiyet güneş gibidir.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. İslâmiyet güneş gibidir.
    Son cümlenin cagristirdigi güncel olay!
    Günese bir kuyruklu yildiz carpiyor bütün dünya günesin o kuyruklu yildizi ne hale getirdigini görüyor.
    Islamiyete saldiran manevi kuyruklu yildiz da puflar, savrulur gider!

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*