Cevat Şener Ağabey…

Bilmiyorum, ama bırakın Türkiye’yi, acaba dünyanın başka bir yerinde bu Nurcular gibi birbirine bağlı şirket-i mâneviye var mıdır?

Aynı zamanda eniştem de olan, Ankara’nın, hatta Türkiye’nin en yaşlı vakfı Ömer Tuncay Ağabey, Ramazandan bir gün önce beni aradı. “Osman, Cevat Şener Ağabey rahmetli oldu!” dedi. Bir anda simasını yerine getiremedim, ama sonradan hatırladım Cevat Ağabeyi.

Gençliğimizde devamlı ziyaret edip, sohbetlerini ve derslerini dinleyip, birçok şeyi ondan öğrendiğimiz Bayram Yüksel Ağabey’in, Ankara’dan ayrıldıktan sonra, yine hizmetlere terk ettiği Hacı Bayram 27 Dershanesinde, birçok vaktimiz geçmiş, sohbetler yapmış, hatıralar sahibi olmuşuzdur.

Son yıllarda, yine Ankara’nın kadîm ve Ömer Ağabey’den sonra gelen en yaşlı vakıflarından; Ali Vapurlu ve Sami Cebeci ile beraber, bu üç ağabey, Hacı Bayram 27 bayrağını daima burca dikmiş, oranın Nur sohbet merkezi olması için ellerinden geleni yapmışlardır. Ve güzel de bir plân program yaparak o üç vakıf ağabey, aralarında taksim yaparak münavebeli şekilde, haftada ikişer gün olmak üzere, (Pazar günü hariç) her gün orada öğle namazını cemaatle kılıp, ders, yemek, çay ve sohbet meclisi hâleleri meydana getirmişler. Ve her gidişimde, ben o vaziyeti gördükçe, içimden “Bayram Ağabey’in ruhaniyeti burayı temaşa edip, nasıl seviniyordur” diyordum. İkindi namazına kadar devam edip, ikindiden sonra dağılan bu Nurlu cemaatin müdavimleri de, genellikle; emekli olan, oraya yolu düşen, çarşıya geldikçe vakit bulan veya hususî olarak ziyarete gelen muhterem insanlardan müteşekkildi. Haaa, bir de oranın müdavim hizmet erleri vardı. Bunlar da; yine kadim dost-ağabeylerimizden aşçı başımız Nureddin Özer Ağabey, emekli baş komiser Hüseyin Umutlu ile Ahmed Aliç v.s gibi ihlâslı ve hizmet için elinden geleni yapan kahramanlardı.

Biz de Ankara’ya gittikçe, genellikle Ömer Ağabeyle olmak üzere, oraya gider, sohbetlere iştirak eder, bazen de biz okurduk. Müdavim cemaatin çoğuyla müşerref olmuştuk. İşte bunlardan biri de, muhterem Cevat Şener Ağabey idi. Halim–selim, güler yüzlü, okunan bahisleri çok güzel ve müştakane, dikkatle dinleyen bir ağabeyimizdi. Hemen hemen her gittiğimizde, onu orada görürdük. Yaşlı ve hasta hâlinde hiç oradan eksik olmayan kadro elemanlarından biriydi. Yani tam bir müdavim, tam bir hizmet eri, ders kuşuydu. Ders arasında, çay molasında sohbet ederdik. Aslen Ankara’lı, hemşehrim olan, bildiğim kadarıyla da, 80 yaşını aşmış olan Cevat Ağabey, bu seneki Ramazana kavuşamamıştı. Ramazandan bir-iki gün evvel vefat edip, ebedî orucunu, orada tutmak için. bu dünyayı terk etmişti.

Allah rahmet eylesin, makamı cennet olsun. Akrabalarının ve camiamızın başı sağ olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*