CHP mi, yoksa CHP mi?

Aslında, bu sütunlarda aynı başlıkla çıkan ikinci bir makale bu. Bundan kırk bir sene evvel, 80 ihtilâline iki hafta kala çıkan bir makaleydi. Uzunluğundan dolayı ikiye bölünmüş, 31 Ağustos ve 1 Eylül 1980 tarihlerinde neşredilmişti.

O zamanlar malûmunuz, o eski CHP, 80 ihtilâli öncesi komünist ve anarşist güçlere hep payanda oluyor, ihtilâlcilerin “olgunlaşmasını bekliyoruz” dedikleri anarşik zeminin en mühim unsurlarından olduğundan, o zamanki CHP’nin kritiğini yapmıştık.

Başlığın açılımını da; “Cumhuriyet Halk Partisi mi, yoksa Cumhuriyete Hıyanet edenler Partisi mi?” diye sormuştuk.

Hattâ bir lâtife de anlatayım: 12 Eylül’den hemen sonra gazete kapatılınca, arkadaşımızın biri, bizim sâfî kalpli rahmetli pedere gelip; “Mehmed Amca, Osman o makaleyi yazdığı için gazeteyi kapattılar” demiş.

Rahmetli de bana, “Oğlum, niye dikkat etmiyorsun? Bak, senin yüzünden gazete kapatılmış” diye çıkışmıştı. Tabiî, işin doğrusunu anlattık da rahatlamıştı.

Gerçi, ben siyâsî makaleler yazmayı çok sevmiyorum. Ama mecbur kalınca da işte bazen yazıyoruz.

Malûmunuz, CHP, mâzisinde din, millet ve milletin değerlerine düşmanlıklarda buluna gelmişti. Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olmasından sonra, CHP’nin, yine değişmeyeceğini sanıyorduk. Ama rahmetli Nureddin Tokdemir ve birkaç arkadaşın, onunla görüşüp, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’yi ve Risâle-i Nurlar’ı anlatmasından sonra, “Ben bunları bilmiyordum” deyip, bildikten sonra da bayağı bir müsbet icraatlara imza atmıştı. CHP’nin, ilk iki reisinin zamanında boğulmaya, yok edilmeye çalışılan Üstad Said Nursî ve Risâle-i Nurlar vardı. Yakın zamandaki Risâle-i Nurlar’ın neşrindeki mânianın kaldırılması, gariptir ki Kılıçdaroğlu CHP’sine nasip olmuştu.

Geçen hafta, Kılıçdaroğlu bir çıkış yaparak, CHP’nin mâzide yaptığı hatalardan dolayı helâllik dileyeceğini açıklamıştı. Bu helâlliğin en büyük muhatablarından biri de, Üstadımız ve Risâle-i Nurlar’dan dolayı bizdik. Bu çıkışı da hoş karşıladık. Kâzım Güleçyüz ve bazı arkadaşlarımız bunu işleyip, yazdı. Hattâ Güleçyüz, iki üç makalesini buna ayırdı. Daha makalenin başlığını görüp, okumadan tepki gösterip, bize de yollayıp soranlar oldu. Makaleyi okuduktan sonra muhataplara dedik ki; “Okudunuz mu? Bir okuyun bakalım, gayet de güzel yazmış” dedik. Tabiî, hakperest olanlar anladı.

Yâni, şimdi şunlara dikkat etmek lâzım. Kılıçdaroğlu ve yakınındaki birkaç kişi müsbet düşünüyor diye, bütün CHP’nin öyle olduğunu söyleyen yok. Haa, o çizgiye gelir de onlar da öyle düşünürse, ne güzel.

Kılıçdaroğlu’nun söylediği sözler, helâlleşme arzusu kötü bir şey mi? Ne güzel işte, kendisi değil, ama temsil ettiği parti olarak, eskiden yapılan haksızlıklardan dolayı helâllik istiyor. Başta, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri olmak üzere, zulüm yaptıkları, haksız yere katlettikleri; İskilipli Âtıf Hoca, Şeyh Said, Şeyh Rıza, Şalcı Bacı, Süleyman Hilmi Tunahan ve bunlar gibi isimlerini zikretmediğimiz diğer zatlar ile bombalanarak veya başka şekilde zulmen öldürülen birçok masumdan da helâllik dilemesi kötü bir şey mi?

Haaa… bundan rahatsızlık duyup da, “Aman kardeş, sen ne yapıyorsun ya? Bu ne helâllik, melâllik? Sakın ha! Öyle bir şeyler yapıp da bizi zorda bırakma! Ne güzel işte, partinin eskiden yaptığı zulümler üzerinden, sana yükleniyorduk. Sen böyle yaparsan, biz kime yükleneceğiz? Elimizden malzemeyi alırsan, biz ne yaparız sonra?” mı diye karşı çıkılıyor acaba?

Yanlış anlaşılmasın!  “fena ve fâni adamların, güzel ve bâki” bir sözünü söyleyen Üstadın talebeleriyiz biz. Birisi, güzel, hak ve doğru söylediyse, niye biz ona karşı çıkalım ki? Bunları söylüyoruz diye, bizim camiamızı da CHP’li filân oldu zannetmeyin! Biz, hakkı söylüyoruz, doğruyu söylüyoruz.

Hülâsa; şimdi soruyoruz: O eski, cebbar, zalim, hâin CHP mi olsun? Yoksa, milletiyle sulh içinde olan, milletin dinine, örf âdet ve an’anelerine hürmet eden, ilişmeyen CHP mi olsun?

Hangisi? O CHP mi, yoksa, bu CHP mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*