Hutbede Atatürk anılmalı (mı?)!..

Madem, Kemalist zorbalar, çok istiyor, o zaman anılsın, andırılsın!

Yâni, anlaşılır gibi değil. Bir avuç zorba, hemen hemen, her millî bayram veya matem günlerinde, onun, hutbelerde anılmasını istiyorlar. Anılmayınca da, bir kaşık suda, fırtına kopartıyorlar.

Hâlbuki üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin şu şahane ifadeleriyle, hutbe makamının nasıl olacağı ifade ediliyor: “Hutbe makamı ise, ahkâm-ı İlâhiyenin tebliği için ittihaz edilmiş bir makamdır.” Yâni, hutbede Allah’ın hükümlerinin, dinî mes’elelerin zikredilmesi lâzımdır. Bunun dışında hutbe olmaz! Allah’ın emirleri, islâma, islâma hizmete ait şeyler, şahıslar ve hadiselerden bahsetmek olabilir. Diyanetin, hutbelerde, M.Kemal’ e yer vermemesi, gayet münâsibtir. Ola ki Diyanet, bir avuç azınlığın gazına gelib de, bu tavrını değiştirmez inşâallah!

Dediğimiz gibi, bunun nesinden bahsedeceksiniz? Dine ve dinî değerlere ait yaptığı; tahrifat ve tahribatlardan dolayı mı anılmasını istiyorsunuz? O hâlde buyurun! Diyanet, onun din ile rabıtalı sözlerini, bir gün hutbede, şöyle bahsediversin:

Ey mü’ minler, ey aziz cemaat! Şimdi size, M. Kemal‘in, dinimiz ve Peygamberimize (asm) ait söylediklerini naklediyoruz. Neler mi demiş? İşte şunları söylemiş;

“Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur.”

“Türkler, Arapların dinini kabul etmeden evvel büyük bir milletti. Arap dinini kabul ettikten sonra Türk milletinin millî rabıtaları gevşedi; millî hisleri ve heyecanı uyuştu.”

“Hocaları toptan kaldırmadıkça hiçbir iş yapamayız. Bugünkü kudret ve prestijimizle bugün bu inkılabı yapmazsak, başka hiçbir zaman yapamayız.”

“İnsanlar ilk devirlerinde pek âcizdi. Kendilerini koruyamıyorlar, hiçbir hadisenin de sebebini bilmiyorlardı. Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Nihayet insanlık vicdanında bir kuvvet yarattı. O da işte Allah’tır. Her şeyi ondan beklediler, ondan istediler. Hastalıktan, felâketten korunmayı hep Allah’larından istediler. Fakat modern çağlarda insan her şeyi Allah’tan beklemedi. Ancak toplumdan bekledi. Her şeyin koruyucusu insan cemiyetidir. Bizi koruyan, refah içinde yaşatan toplumdur.”

“Muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok eski rivayetler vardır. Bunlar artık efsanelere karışmıştır. Hakikatte peygamberin ilk söylediği Kur’an âyetinin ne olduğu malûm ve belki de mazbut değildir. Kur’an sûreleri Muhammed’e açık semada peyda olmuş bir şimşek gibi günün birinde, birdenbire bir taraftan inmiş değillerdi. Muhammed’in söylediği sûreler, uzun bir devirde dini düşüncelerinin ürünü olmuştur. Muhammed, bu sûrelere birçok çalıştıktan ve incelemeler yaptıktan sonra edebi şeklini vermiştir”

“Arap oğlunun yavelerini Türk oğullarına öğretmek için Kur’an’ı Türkçe ‘ye tercüme ettireceğim ”

“Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız!”

“Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum”

Evet, muhterem cemaat, daha buna benzer çok sözleri var. Ama bizim vaktimiz dar.

Haydi, bakalım Kemalistler, Diyânet, sizin büyük arzu ve isteğiniz üzerine böyle bir hutbe okutsa ne dersiniz? Haaa, hutbelerde Atatürk okunsun mu?

Benzer konuda makaleler:

5 Yorum

  1. Hocam Allah razı olsun. Kitabın ortasından konuşmuşsunuz. Yazınız için teşekkürler.

  2. Allah razı olsun Osman ağabey,
    kangren haline gelen bir meseleyi, medeni ve cesurca işlemişsiniz. Darısı nice kangren hale gelen diğer konulara…

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*