1545’e 100 kaldı

Mevzuu ve tarihi bilenler anlamıştır. Bilmeyenler için bir îzahat yapalım: Bugün, 19 Temmuz 2023. Hicrî 1445 senesinin ilk ayı olan Muharrem’in 1. günü. Rabbimize şükürler olsun, bizleri bu günlere vâsıl eyledi.

Malûmunuz, ecdâdımız Hicrî takvim kullanıyordu. Tanzimat devriyle birlikte, buna bir de, 13- Mart 1840 tarihinde Rumî takvim ilâve edildi. Her iki takvimle (îcab ettiği şekilde) yola devam edilirken, M. Kemal’in, ipleri ele geçirmesiyle, iki takvim de kaldırılarak, Milâdî takvim kullanılmaya başlandı.

Ama milletimiz yine de, başta Hicrî olmak üzere, diğer takvimleri de unutmamıştır. Rahmetli babam, Osmanlı zamanında doğduğundan, nüfus cüzdanında (1336) yazardı. 1920 tarihine tekâbül eden bir tarihti bu. Rahmetli validem de, Cumhuriyet zamanında doğduğundan, onun nüfus cüzdanında (1928) yazardı.

Neyse, bu girizgâhtan sonra, gelelim mevzumuza: Arab harflerinin her birinin kendine has rakam değeriyle tesbit edilen bir “ebced hesabı ve buna istinaden yapılan cifir ilmi” vardır. Ama bunu herkes bilemez ve yapamaz. Başta Peygamberimiz (ASM) olmak üzere, Hz. Ali (ra) ve diğer sahabi ve büyük zatların anlayıp yapabildiği bu ilimle, istikbaldeki bazı hadiselere işaret edilebiliyordu.

Bunların günümüzdeki en büyük temsilcisi de, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleridir. Üstad, bu ilmi çok güzel bildiğinden, istikbaldeki bir çok hadiseye işâret etmiştir. Yalnız, her işaretinde de; “Allah doğrusunu bilir. Gaybı, Allah’tan başkası bilmez!” diye de şerh düşmüştür.

Bizim mâbeynimizde, istikbale ait en büyük istihrac da, kıyametin kopma zamanıdır. Bunu da Üstad şu şekilde ifade ediyor:

“Ahir zamandan haber veren mühim bir hadis (…) makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.

(…) Bu imalar gerçi yalnız bir tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir…” ( Kastamonu lâhikası 20. mektub)

Burada görüldüğü gibi Üstad ebced ilmi cifir hesabıyla bunları söylüyor, ama kesin tarihin Allah’ın ilminde olduğunu ifade ediyor.

Aslında, kıyametin küçücük numuneleri olan depremler, tsunamiler, fırtınalar vs. birer misâldir. Esas depremin dehşetini Allah, ne bize ne de neslimize göstermesin. Onun dehşeti, Kur’an ve hadisin ifadesiyle, dayanılır gibi değildir. O anda kimsenin kimseye faydasının olamayacağı, hamile kadınların, o dehşetin korkusundan, karınlarındaki çocuklarını bile düşürecekleri ifade ediliyor.

Tabii üstad bazı yerlerde, ( insanların şirâzeden çıkıp, fıtrata muhalif aşırı hâllere girmesi neticesinde) mücbir ( zorlayıcı) sebebin, kıyametin erken kopmasına da sebeb olacağını söylüyor.

Ve Kur’an’ın ifadesiyle “ yaklaşan kıyamete” bu ifadeler mûcibince, hicrî olarak 100, milâdi olarak da, 100’den bir iki sene daha erken vakit kalmıştır. İnsanların aklını başına toplayıp, kıyameti başlarında koparmamalarını Allah’tan niyaz ederiz. Bu vesileyle, Hicrî 1445 senesinin; hem bizim, hem vatanımız – milletimiz, hem de alem- i İslâm ve dünya için hayırlara vesile olmasını temenni ederim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*