Geri itilen gündemler…

Türkiye’nin gündemi değişken. Daha düne kadar “açılım”, terör ve “terörle mücadele yöntemi” ile İsrail’le ilişkilerin başını çektiği hararetli gündem, âdeta arkaya itildi. Anayasa Mahkemesi’nin “Anayasa değişikliği paketi”ni kısmî iptale kaydı.

Dallanıp budaklanan “çömelme-çömelmeme” polemikleri, Başbakan’la siyasî parti genel başkanlarıyla görüşmesi ve “dâvet”in kimden geleceği polemiklerinin peşinden yeni yeni tartışmaların stardı veriliyor.

Ancak gündemin gerisinde kalan sözkonusu sorunların bütünü, bütün ağırlığıyla devam ediyor.

“Açılım”ın geldiği varta bunun en bâriz örneği. Meselâ, geçtiğimiz sene bu zamanda “açılım” bütün heyecanıyla kamuoyunda lanse edilip büyük beklentilere mukabil, şimdi “açılım”ın tıkanmasının sebepleri tartışılıyor.

Bir yıl önce teröristlerin dağdan indirilmesi, terörün tasfiyesi, anaların gözyaşlarının dindirilmesi görüşülürken, bir yıl sonra teröristlerle mücadelenin nasıl yapılacağı, artan terör saldırılarına karşı nasıl durulacağı, özel birliklerin ve timlerin sınıra kaydırılacağı konuşuluyor. Terörle mücadele taktiklerinde, sosyal ve ekonomik tedbirler yerine yine ağırlıklı olarak askerî önlemler öneriliyor.

“TERÖRLE MÜCADELE” TAAHHÜDLERİ…

Keza geçen yaz “açılım” bağlamında demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ele alınırken, bu yaz PKK ile mücadelede silâhlı askerî mücadele yöntemleri müzâkere ediliyor.

Yeniden hak ve özgürlükler devre dışı bırakılıp, meselenin silâhlı mücadele yollarıyla çözülmesi öne çıkıyor. Yeniden “demokratik sivil çözüm” çıkmaza girip, “terörle mücadele” cenderesine hapsoluyor…

Terörle mücadelede dış destek konusunda ise, bir yıl öncesinde ABD’nin PKK’yı düşman ilân edip “stratejik müttefik” ve “model ortak” olarak “ortak mücadele” çerçevesinde “anlık istihbarat paylaşımı”na karşılık, bugün bunun pek işe yaramadığı resmen ikrar ediliyor.

Hemen hemen her gün terör saldırısı, mayın tuzağı, çatışma ve şehid haberleri geliyor. Başbakan Erdoğan, Kanada’da görüştüğü Obama’dan “üçlü mutâbakat” çerçevesinde son karakol ve birlik baskınlarıyla, artan terör saldırılarıyla açığa çıkan “işbirliği zâfiyeti”nin giderilmesini istiyor.

ABD’nin işgali ve kontrolündeki Irak’ta ve Kuzey Irak’ta serbestçe gezen teröristlerden bir tekinin dahi iâde edilmemesinden yakınıyor. “Dostlar”ın sözlerini yerine getirmediğinden, terör örgütünün lojistik desteğinin kesilmemesinden, finans kaynaklarının kurutulmamasından, palazlanıp azmasından şikâyet ediyor.

Böylece, en son Amerikan Başkanı Obama’nın Kanada’da yinelediği vaadlerle, devlet töreni ile Ankara’da karşılanan Barzani’nin verdiği “terörle mücadele taahhüdler”in yine yerine getirilmeyeceği endişesi taşınıyor.

Özetle, Başbakan’ın da “ABD’nin istihbarat paylaşımının ötesine geçecek bazı adımların atılması noktasına gelindiği” tahmini ve “Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin Barzani’nin kontrolündeki grupların terör örgütüne karşı işbirliğiyle manevra alanın daraltılması” beklentisi havada kalıyor…

ANKARA’NIN BEKLENTİLERİ…

Diğer yandan Obama’nın Erdoğan’ı soğuk karşılamasının ardından İsrail Başbakanı Netanyahu’yla görüşmesinde de bir şey çıkmıyor.

Obama’nın Netanyahu’yu “ikaz” edip Türkiye’nin beklediği “özür dileme, tazminat ödeme, yardım gemisi baskını sorumlularını yargılama ve BM’nin uluslar arası tarafsız komisyonunu kabul etme” taleplerini kabul ettirme bir yana, Netanyahu’ya Türkiye’ye karşı tam destek veriyor. Dahası İsrail’in daha önce söz verdiği ve Obama’nın mutlaka vazgeçmesini istediği yeni Yahudi yerleşim birimlerini inşasını onaylıyor.

Kanada dönüşünde “Obama’nın Netanyahu ile görüşmesinde ambargoya ‘dur’ diyeceğini söyleyen Erdoğan’ın bu öngörüsünün aksine, ciddî bir baskıda bulunmuyor.

Böylece, Obama’nın Netanyahu’dan Telaviv’in Ankara’dan “özür dilemesi”ni isteyeceği beklentileri de boş çıkıyor. Erdoğan’a İsrail’e karşı çoğu lâftan ibaret kalan “tavrı”ndan dolayı rahatsızlığını ileten Obama’nın, tam aksine Netanyahu’ya istediğini verdiği ve cüretlendirdiği açıklamaları yapılıyor.

Bunun içindir ki görüşme sonrası, “İsrail’in çok fazla bir şey vermeden çok şey aldı” yorumları yapılıyor. “ABD’nin iç dengeleri”ne ve “Kasım ara seçimleri”ne atıfta bulunularak “görüşmenin sıcak geçtiği”nin belirtilmesi ve Amerikan Yahudi lobisinin etkisine dikkat çekilmesi, bunun ifâdesi…

Belli ki Washington alttan alıyor; ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philip Gordon, “Türkiye’nin NATO’ya, Avrupa’ya ve ABD’ye olan taahhütlerinin sürdüğünü göstermesini bekleriz” diye Türkiye’ye ta’rizde bulunuyor.

Ne başta Mavi Marmara olmak üzere İsrail’in 40 gündür el koyduğu yardım gemilerinin iâdesi, ne İsrail’in nükleer silâhlanmasının sınırlanması, hiçbiride Türkiye’nin beklentileri nazara alınmamış…

Bu süreçte Türkiye arka plâna atılan bu gündemi de tartışacak…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*