Tahrir Meydanı

Image
Mısır’ın başşehri Kahire’deki Tahrir meydanını, dünyada duymayan, tanımayan kalmadı neredeyse. 2007 ve 2009 yıllarında 3 ay kadar yaptığımız Mısır’da, biz de o meydandan çok gelip, geçmiştik.

“Hürriyet” mânâsına gelen Tahrir, bizdeki Taksim meydanı gibi bir yer. Bazı devlet daireleri ile, Mısır müzesi,  (firavunların mumyasının bulunduğu) Kahire ve Amerikan Üniversitelerinin de yakınında bulunduğu bir meydan.

Despot idarenin başı Hüsnü Mübarek aleyhinde yapılan nümayişlerin yapıldığı bir meydan olan Tahrir, bundan sonra daha da tarihî bir vasıfla yâd edilecek İnşaallah!

Yaklaşık bir asır öncesine kadar Osmanlı hakimiyetinde olan Mısır, daha sonra krallıkla idare edilirken 1952 yılında, güya krallığı kaldırıp cumhuriyeti getiren ihtilalci subayların oyuncağı olmuştur. Tıpkı bizde padişahlığı kaldıran inkılâpçıların yaptığı gibi. İsimden ve resimden ibaret olan bir Cumhuriyet. Ama aslında tamamen bir baskı ve despotizm rejimi. Güya padişahlık ve krallık kaldırılıp, tek adam isminin etrafında bir padişahlık, krallık ihdas edilmiştir.
1952’de bir ihtilâl neticesi ipleri eline geçiren Cemal Abdunnasır; Mısır’a, daha doğrusu Arab ve İslâm aleminin başına sosyalist “Baas”çılığı belâ etmiştir. Tabiî milletin inim inim inlemesi bunların derdi değildir. Onun zamanında, dindarların yanlış manevraları ile bir araya geldiği İhvan-ı Müslimîn (Müslüman kardeşler)  ile yapılan mücadelede, bir çok masum müslümanın kanı dökülmüştür. Nasır, 1970’deki ölümüne kadar Mısır’ın başında boza pişirmiştir. Düşünün ki, onun ölümünde cenazesine gelen insan sayısı, yine Mısır’ın meşhur şarkıcısı Ümm-ü Gülsüm’ün cenazesine gelenlerden daha az olmuştur.

Ondan sonra, yine bir asker olan Enver Sedat iktidara gelmiş. O, Nasır’dan daha ılımlı bir siyaset tatbik etmiş, ama bir suikast neticesinde öldürülünce yerine, 1981 senesinde yine bir subay olan (hani bizde, 60 ihtilalinden sonra Turgut Özal’a kadar hep askerlerin Cumhurbaşkanı oldurulması gibi) Hüsnü Mübarek idareyi ele almış ama bir alış ki ila maşaallah, bugüne kadar 30 senedir devam ettirmektedir. Ve Libya’nın yine ihtilâlci bir subayı olan Kaddafi’si gibi, Türkiye’nin alem-i İslâm nazarındaki teveccühlerine hep burun kıvırıp, hiç oralıklı olmamışlardır. (Kendilerini İslâm aleminin reisi zannetmişlerdir.)

Bediüzzaman Hazretlerinin “beşer esir (köle) olmak istemediği gibi, ecir (karın tokluğuna ücretli) de olmak da istemez” sözünde belirttiği gibi, yıllardır baskı ve sefalet altında tutulan Mısır halkı, nihayet bir yerinden kalkarak, Tahrir meydanında toplanmış ve Mübarek’in gideceği anı beklemektedir.
Kendi hasîs menfaati için, güya görünürde düşman olan İsrail ile de (biz Sina yarımadasına geçtiğimizde, karayoluyla bir günlüğüne Filistin’e gidip, gelmek istedik. O zaman bize dediler ki ‘eğer pasaportunuza İsrail damgası vurulursa, daha Mısır’a giremezsiniz.’) ilişkilerini sürdüren, ABD’nin iyi bir karakol bekçisi olan Hüsnü Mübarek, halkın bu hareketinden sonra ABD’nin de görünürde desteğini yanına alamamış. ama hâlâ da gitmemekte direniyor.
Allah, Mısır’lı kardeşlerimize yardım etsin ve bu despot idare tez zamanda yıkılarak, tam bir demokrasiye kavuşsunlar.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*