Üçüncü Cuma namazını da kılamadık

Bundan, yaklaşık kırkbeş sene evveldi.
O zamanlar komünizme payanda olan CHP’nin fink attığı günler. Ankara Belediye Başkanı, CHP’li Vedat Dalokay. Renkli şahsiyeti olan biri. Rahmetli babam da, belediye otobüs (EGO) işletmesinde çalışıyor. Dalokay başkanlığa geldikten sonra, oranın mescidinde Cum’a namazını kılmayı yasaklıyor. Tabiî bundan bir çok kişi rahatsız oluyor. Bir hey’et teşkil edip, içine babamı da dahil ediyorlar. Tabiî, en büyükleri de olduğundan, sözcü yapıyorlar. Babam vaziyeti îzah edip, “Sayın başkanım, burada bir çok personelimiz Cum’a namazı kılmaktadır” filan deyince, “Canım, siz de akşam eve gidince, Cum’ayı orada kaza edin” diyor. Artık, hey’et, anlatsa da anlamaz. Üzülerek yanından ayrılırlar.

Tabiî, daha sonraki zamanlarda bu vaziyet uzun kalmaz ve düzelir şükür. Ama ondan sonra, o hâl, bizim dünyamıza hiç unutulmayacak bir hatıra olarak yerleşti.

İhtilâller zamanında bile olmayan bu hâl, maalesef, hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir tarzda, şimdi bizlerin başına geldi. Mu’tad hâle gelen, “Bursa Bediüzzaman Mevlidi”nin bu seneki tarihi 22 Mart 2020 olarak kararlaştırılmıştı.

Aylar öncesinden hazırlıklar başlamış, hatimler okunmaya başlanmıştı. Birden korona musîbetinin ucu tezahur etmeye başlayınca, bizde bir tedirginlik meydana geldi.

14 Mart günü ailece Ankara’ya gelmiştik. Mevlide de, Ankara’dan gidip, gelecektik. Herkes bana soruyordu, “mevlidden bir haber var mı?” diye. Ben de, Bursa’daki organizatör arkadaşlardan birine şu mesajı yazdım. “…Mevlid ile alâkalı aranırsanız şöyle cevap verebilirsiniz: ‘O hafta, Ulu Cami’deki Cum’a namazı iptal edilecek mi? Eğer edilmeyecekse, bunun ondan farkı yok. Ama illâ da, iptal denirse, o zaman bunda bir kasıt olduğunu söyleriz’ dersiniz“ dedim. Ve neticede korktuğumuz başımıza geldi. Mevlid de iptal edildi. Bırakın Cum’a, beş vakit namazın camilerde, cemaatle kılınması da yasaklanmıştı.

Geçtiğimiz hafta, Türkiye olarak, kılamadığımız 3. Cum’a namazıydı. Tabiî, bunda büyük bir mazeret mevzu bahisti. Yoksa, mazeretsiz olarak, peşpeşe terk etmenin günahı çoktu. Ama öyle veya böyle Cum’aya üç haftadır gidemiyorduk.

İşte bunda, kaderin de bir hükmü vardı. Biz ne yapmıştık, nerede bir hata, günah yapmıştık da, Allah bize; camileri, Mekke, Medine mescidlerini bile küstürmüştü?

Demirel’in, zihinlere çakılan bir sözü vardı. “Camiye, mektebe, kışlaya siyaseti sokmayın!” İşte, bu söz geldi aklıma. Türkiye’deki bir çok karışıklığın sebebi de, bu üç yere sokulan, siyaset yüzünden gelmişti.

Cenab-ı Hak, inşâallah bu musîbetlerden ders almayı hepimize nasib etsin. Akılsız başların aklını başına getirsin. Ve bir an evvel bu musîbetlerden bizleri halâs eyleyip, hem dünya, hem memleketimize, huzurlar versin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*