“Biz her şeyin/ülkenin önde gelen mücrimlerini/günahkârlarını halkı aldatmaları için yüksek makamlarda bulundururuz. Oysa onlar ancak kendilerini aldatırlar, ama bunun farkında değillerdir.” 1
Mezkûr ayet ehemmiyetli mevkilerde günahkâr insanların çoklukla olmasını sebebini izhar eder. Aldatmak üzere bu makamları işgal etmeleri cay-i dikkattir. O makamlara liyakatla oturmadıkları için kendilerine verilen emirlere uymak zorunda kalırlar. Üst akıl olarak tarif edebileceğimiz daha üstteki makamlardaki kişilerde bu aldatma sistemini kurma ve idare etme işleriyle meşguldürler.
Geçici makamlar beraberinde güçte getirir. Bu güce dayanmak manasız bir özgüven oluşturduğu gibi kibir ve şımarıklığa da sebep olur. Mal ve evlat da varsa bu damar daha da kabarır. Bu psikoloji Kur’an’ da şu şekilde tarif edilir: “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdiysek, oranın refah içinde şımarmış ileri gelenleri şöyle dediler: ‘Biz, sizin tebliğ ettiklerinize inanmıyoruz. Bizim malımız da, evlâdımız da sizden daha çok; dolayısıyla biz azaba uğratılmayız.”2
Belki de meselenin en mühim tarafı ava giderken avlanmaları hakikatidir. Zira dünyadaki makam ve diğer övündükleri her şey ölümle birlikte yok olur. Bir ömür boyunca peşinden koşulan makam, mal hayır getirmemiş elim bir pişmanlığa vesile olmuştur:
“De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vadolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir.”3
Küçümsedikleri, aldattıkları kişilerin cennet makamlarıyla mükafatlandırılması ve kendilerinin nihai makamın cehennem olması anlamak isteyene ibrettir vesselam.
Dipnotlar: 1- En’am Sûresi, 123.; 2- Sebe Sûresi, 34-35.; 3- Meryem Sûresi, 75.
İlk yorum yapan olun