Bediüzzaman ve Mehmet Hamit Pehlivan

1957 yılında Malatya Devlet Hastanesi’nde sağlık memuru olarak çalışıyordum.

Aynı zamanda da Malatya Devlet Demir Yolları güreş takımının lisanslı güreşçisiydim. Çocukluğumdan beri severek ve isteyerek güreşle ilgileniyordum. Dünya çapında bir güreşçi olma hayalim, rüyalarımı süslüyordu. Daha iyi bir güreşçi olmak için de antrenmanlarda çok çalışıyor ve maçlarımı kazanmak için varımı yoğumu ortaya koyuyorum.

Risale-i Nur kitaplarıyla bir gece sohbetiyle tanıştım ve bu sohbetlere sürekli devam ettim. Nisan ayı ortalarında, yine bir gece sohbetine gitmiştim. Sohbetin konusu duâydı. Kitabı okuyan kişiyle göz göze geldiğimde bana: “Mehmet Hamit kardeş, eğer Üstad Hazretleri sana duâ ederse güreşte sırtın bir daha yere gelmez ve belki dünya şampiyonu bile olursun!” dedi. Zaten güreşte başarılı olma arzum, uzun zamandır aklımı ve kalbimi yakıp tutuşturuyordu. Dünya şampiyonu olabilirsin sözü hırsımı ateşleyen fitil oldu.

Bediüzzaman Hazretleri’nin duâsını almak için hemen ertesi gün trenle Malatya’dan Ankara’ya hareket ettim. Ankara’da bana yardımcı olacak Nur Talebelerini buldum. Onlara “Üstadı nerede bulabilirim?” diye sordum. Onlar da bana: “Üstad Hazretleri Eskişehir’de.” dedi. Hemen o gün, vakit kaybetmeden Eskişehir’e gittim. Üstad’ın Eskişehir’de kaldığı adrese vardım. Burada da Üstad Hazretleri’nin Isparta’ya gittiğini öğrendim. Vakit kaybetmeden trene atlayarak Isparta’ya Üstadın kaldığı eve gittiğimde bana biraz önce Afyon’a gittiğini söylediler. Dünya şampiyonu olma hayalime kavuşmam için mutlaka Üstadın duâsını almalıyım deyip hemen Afyon’a hareket ettim.

Afyon’a vardığımda ise Üstad’ın talebeleri bana birkaç saat önce Üstad Hazretlerini Emirdağ’a uğurladıklarını söylediler. Üstad’ın duâsını alma yolunda önüme çıkan engeller ümidimi kıramazdı. Duânın getireceği ödülü hayal ederek Emirdağ’a da gittim. Emirdağ’a vardığımda bu sefer hayal kırıklığı müşahhas olarak karşıma dikilmişti. Emirdağ’daki Nur Talebeleri bana Üstadın kısa bir süre önce Eskişehir’e döndüğünü oradan da nereye gideceğini bilemediklerini söylediler. Bu son yolculuktan sonra engeller ve şanssızlık ümidimi kırmıştı. Üstadın duâsını alma ümidim iyice azalmıştı. Dünya şampiyonu olma hayalim bir sabun köpüğü gibi uçup gidiyordu. Yorgun ve tükenmiş bir halde Eskişehir’e geri döndüm. Üstadı bütün aramalarıma rağmen bulamamıştım. O gece bir otele yerleştim. Otelde yer sıkıntısı olduğundan aynı odada iki kişi kalıyorduk.

Oda arkadaşımla tanıştım ve onunla sohbet etmeye başladık. İlerleyen saatlerde sohbetimiz koyulaşmıştı. Oda arkadaşım bana nereden geldiğimi sordu. Ben de ona Malatya’dan geldiğimi ve günlerdir Bediüzzaman Hazretleri’ni bulmak için gitmediğim şehir kalmadığını anlattım. Yarın da Malatya’ya döneceğimi söyledim. Oda arkadaşım bana: “Sen Bediüzzaman Hazretleri’ni mi arıyorsun?” diye sordu. Ben de: “Evet!” dedim. Bana: “Arkadaş sen tam yerine gelmişsin” dedi ve ekledi: “Bediüzzaman Hazretleri otel sahibinin evinde kalıyor” dedi. Dünya şampiyonu olma hayalim yeniden yeşermeye başladı. O gece sabaha kadar namaz kıldım ve Bediüzzaman Hazretleri’ni bulmak için duâ ettim.

Sabah erken saatlerde kalktım, üstümü başımı düzelterek Üstad’ın kaldığı otel sahibinin Odunpazarı semtindeki evine gittim. Kapıyı çaldım. Kapıyı açan ev sahibine: “Ben Mehmet Hamit Malatya’dan geldim. İzniniz varsa Üstad Hazretleri’ni görmek istiyorum” dedim. Ev sahibi beni içeri buyur etti. Hasta olan Üstad Hazretleri, bir divanın üstünde uzanıyordu. Üstad Hazretleri’ne doğru hızlı adımlarla yaklaşarak elini öptüm. Nihayet günlerdir duâsını almak istediğim Üstad Hazretleri’ni bulmuştum.

Konuşmak istiyordum, ama sanki hafızam silinmiş gibi her şeyi unutmuştum. Boş gözlerle etrafa bakındım. Yüreğim boşa dönen değirmen taşının arasına sıkışmış gibi acı hissediyordu. Etrafıma bir daha bakındım buraya neden geldiğimi bir türlü hatırlayamıyordum. Sokakta annesini kaybeden küçük bir çocuk gibi ağlamaya başladım. Geçmiş ve geleceğin arasına hapsolmuşum gibi boğuluyordum. Bediüzzaman Hazretleri elini başımın üstüne koydu ve bana duâ etmeye başladı. Karanlıktan korkan bir çocuk gibi ağladım. Uzun bir süre ağlamam devam etti. Bediüzzaman Hazretleri: “Evlâdım! Güç hayvanda da bulunur. Öküz çift sürmek için yaratılmış ve fıtratı gereği güçlüdür. Sen güçlü olmayı değil, niçin yaratıldığını düşünmeli ve bu dünyaya niçin geldiğini anlamaya çalışmalısın!” dedi. Bu konuşmanın ardından ağlamam kesilmiş, zihnimin üstündeki kara bulutlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Artık her şeyi hatırlamaya başlıyordum.

Üstad Hazretleri’nin konuşmasından sonra hangi konuda güçlü ve başarılı olmam gerektiğini anlamıştım. Bediüzzaman Hazretleri, bana dönüp: “Eğer Yunanlı Herkül, İranlı Rüstem bu zamanda yaşasaydı Risale-i Nur’u okuyup kabre imanla girmek isteyeceklerdi!” dedi. Bana: “Mehmet Hamit, eğer Risale-i Nur’ları okursan güreşte de başarılı olursun!” dedi.

Dünya şampiyonu olmak için duâ peşinde koşma maceramın sonunda, kendi kendime: “Mehmet Hamit, birkaç günlük dünyada şöhret için ne zahmetlere katlandın! Peki ya ebedî hayatı kazanmak için ne yaptın!” dediğimde tren Malatya’ya doğru yol alıyordu.

Misbah Eratilla

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*