Küresel ısınmanın diğer yüzü

Image
Daha birkaç yıl öncesine kadar insanlığın teknoloji ve sanayideki gelişmeleri, birer insan olarak hepimizi heyecanlandırır, bu gelişmelerle beşeriyetin bir ferdi olarak iftihar ederdik. Ancak son yıllarda teknoloji ve sanayi, insanlığa getirdiklerinden çok insanlıktan götürdükleriyle konuşulur oldu. 10-15 yıl önce telâffuz edilen ve sonra tekrar gündemden düşen “ozan tabakası deliniyor” şeklindeki yakınmaları bilmem hatırlar mısınız?

O zamanlar sık sık dile getirilen “ozan tabakası” yerine bugün başka bir kavramı, “Küresel ısınmayı” konuşuyoruz. Önce son yılların en ılık kışını yaşarken, sonra kuraklık ve aşırı sıcak yaz aylarında gündemimize geldi küresel ısınma. Barajlardaki su seviyesinin düşmesi ve kuruyan su kaynakları ile daha fazla önem kazandı.

Aylık gençlik dergisi Genç Yaklaşım da, sıcak bir yaz yaşadığımız şu günlerde küresel ısınmayı Ağustos sayısına taşımış.

Aykut Tanrıkulu’nun yazısının başlığı küresel ısınmayı farklı bir bakış açısıyla ifade ediyor: “Yer ve gök insana ağlamazsa…”

Recep Bozdağ, “adalet” ve “iktisat” kavramlarıyla açıkladığı küresel felâkette, küresel aktörlerin rollerine dikkat çekiyor.

Ayşegül Akakuş’a konuşan Serhat Asım Vakkaslı, “Dünya son nefesini mi alıyor?” sorusunu cevaplandırıyor.

Konuyla ilgili görüşlerine başvurulan gençler de, yerküremizin geleceği konusundaki kaygılarını ve önerilerini paylaştılar bizimle.

Şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler’in, şiirle, yazıyla olan hasbihalini anlatırken, baba-oğul ilişkisine dair söyledikleri dikkat çekici.

Habib Fidan, “Geçmişten günümüze: Zafer ayımız Ağustos”u anlatırken, okuyucuları bir tarih yolculuğuna çıkarıyor.

Umut Yavuz ise, “Güneşe giden yol”culuğa çıkarıyor bizi.

Mustafa Said İşeri, ilginç bir çalar-saati anlatırken, sabah namazına dair hakikatleri hatırlatıyor.

Süleyman Kösmene, “Gençleştiren aylar”ı, Üç Ayları yazıyor.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*