Meşvereti tanımamak fitnedir

Milletin birliğini temsil etmesi gereken, ama bugüne kadar devlete musallat olan resmî ideoloji sebebiyle maalesef o fonksiyonu icra edemeyen cumhurbaşkanlığı makamına, ilk kez halkın oylarıyla getirilecek ismin belirleneceği bir seçimi, ne yazık ki, o birlik manasıyla örtüşmeyen ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemlerin gölgesinde yaptık. Özellikle iktidar adayının, demokrasinin gereği olarak memnuniyet ve saygıyla karşılaması gereken rakibine destek verenleri “şer ittifakı” olarak nitelemesi, bu yanlış ve talihsiz söylemlerin uç örneklerinden biriydi.

Bu söylemlere kaynaklık eden tekelci ve kendisi gibi düşünmeyenleri dışlayıcı yaklaşım, ne yazık ki, siyasî tercihlerdeki farklılıkların yer yer kamplaşma ve kutuplaşmaya dönüştürülmesini netice verdi.

Ve bundan, bütün kesimler gibi, Nur cemaatleri de olumsuz etkilendi.

Haddizatında, herkes gibi, Nur cemaati mensuplarının da siyasî tercihleri olabilir. Bu tercihlerde farklılıklar da bulunabilir. Hepsinin hedefi hakka hizmet olduğu halde meşrep, metod ve mizaç farklarının aynı çatı altında değişik hizmet gruplarını doğurduğu, milyonlarca mensubu olan bir hareket için bu bir yere kadar anlaşılabilir bir durum.

Ancak burada bazı önemli noktalar var.

Nurcuların Risale-i Nur’daki ölçülerden aldıkları derslerle yakın zamana kadar karşı çıktıkları, en azından mesafeli durdukları “din adına siyaset” anlayışına, bir kısmının bu dönemde çok yaklaşmış, hatta yer yer onunla bütünleşme görüntüsü vermiş bir noktaya gelmeleri, düşündürücü bir husus.

Bir diğeri: Yeni Asya camiası gibi, bu konulardaki tavrını da meşveretle belirleyen cemaatlerde, istişare ile verilen kararların, aynı cemaate mensup olduğunu söyleyen bazı kişiler tarafından tanınmayıp, aksi yöndeki fikir ve tercihlerin meşvereti yıpratmaya yönelik söylemler eşliğinde kamuoyuna deklare edilmesi, ciddî bir problem oluşturuyor.

Bunlar hem Yeni Asya cemaatinden olduklarını ve o ekolden geldiklerini söylüyorlar, hem de Yeni Asya meşveretinin aldığı karar için “Tanımıyoruz” diyor ve üstelik “Yeni Asya adına” farklı mesajlar veriyorlar.

Genel Yayın Müdürümüz Kâzım Güleçyüz’ün “çakma Yeni Asyacılık” olarak nitelediği böyle bir tavır kabul edilemez. Çünkü Yeni Asya camiasının karar organı umumî meşveret heyeti, sözcüsü de Yeni Asya’dır.

Evet, elbette ki Yeni Asya cemaati içinde de siyasî tercihi farklı olanlar bulunabilir. Bu tercihin meşveret zeminlerinde dile getirilip savunulmasına da hiçbir mani yok. Ama meşveretten çıkan karara, şahsen katılmasa dahi saygılı olmak ve gerek bu karar, gerekse onu veren heyet hakkında ileri geri konuşmamak, cemaat mensubu olmanın da, şahs-ı manevînin hukukunu geçici siyaset rüzgârlarına feda etmeme prensibinin de gereğidir.

Aksi yöndeki tavır ve davranışlar ise, fitne çıkarmaktan başka birşey değildir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*