Rahmet ruhlu dâvâ anlayışı

Ahirzaman”, yani kâinat hakikatinin zaman şeridinin son halkası olan ân ve devir. Ve onun efendisi, rehberi, reisi, en büyük talim edicisi, öğretmeni, mihmandarı “Âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammed (asm)”. Rahmet peygamberi!

Yeryüzünde garaz, kin, nefret, yalan, ihanet vs. hep vardı. Kıyamet kopuncaya kadar da var olacak. Ama bütün bu menfiliklerin yerine sadece ve sadece “rahmeti, uhuvveti, sıdkı, ihlâsı, doğruluğu” gündeme, hayatın içine taşıyan ve tatbik eden, İlâhî nizamın temsilcisi bir Hz. Muhammed (asm) gerçeği de var. Ve gün gibi âşikâr.

Onun getirdiği, tebliğ ettiği, yaşadığı ve dünyaya hâkim kıldığı; saf, temiz, berrak bir dâvâ! Hasta gönül ve ruhlara bir “deva!” Rahmetin tecellisi İslâmiyet!

Hayatın kasavet ve dertlerinde kıvranan insanlığın; olayların tazyikinden ve tacizinden savrulan beşeriyetin; oyunların, kahırların, hiddet ve şiddetin amansız ve vicdansızlığından kahrolup, şaşkına dönen fertlerin derdinin dermanı, gönlünün fermanı ve saadeti olan bir dâvâ olan Rahmetin nuru İslâmiyet!

Rahmete susayan bütün gönüllerdeki uyanış İslâmiyetin bu “rahmeti”, özünün idraki ve de itikadının tatbikiyle kurtuluş reçetesine dönüşür. İnsanlığın çok muhtaç olduğu, asırlardır aradığı derdin devasıdır Rahmetin kaynağı İslâmiyet!

Kalp dünyalarına, fertten başlayıp komşu, apartman, mahalle, köy, ilçe, şehir memleket ve dünya gündemine giden yolda gerekli olan zahire, azık, rehber, eczane… Kurtuluşun sembolü “Rahmetin” tecellisi İslâmiyet!

Helâket ve felâket asrında zorluğumuz, açmazımız, çıkmazımız, alışkanlıklarımız, vazgeçilmezlerimiz nedir?

Başta Müslümanlarda olmak üzere ruh, gönül, kalp dünyalarında, evde, iş yerinde, bütün mekânlarda muazzam bir sıkıntı var.

Neden? Çünkü bu konuda geçerli ve uygun olan yol ve tarz fazla bilinmiyor. Sıkıntının kaynağı bulunsa, bilinse çıkmazlar asgariye inecek. Bu sırrı bulanlar buldu. Bulmayanlara ulaşmak gerek.

İnsanlık gerçek manada; itimat edilirliği, hilesizliği, sadakati tescil edilmiş bir sistem ve bir liderin arayışı içerisinde. Kâinatta meydana gelen olaylar insanlığı buna zorluyor. Olayları doğru okuyup yorumlayabilen çok ciddî bir dâvâ ve gönül adamına ve bunları vaz edip en özlü, etkili, tesirli bir şekilde anlatacak istikametli bir “paket programa” olan şiddetle ihtiyaç her geçen gün daha da çıplaklığıyla kendisini hissettiriyor.

Bu zamanda bu tarife uyan, dost ve düşmanın ittifakıyla birileri var. İsmiyle, cismiyle, tatbikatıyla, tesbitleriyle var. İnsanları kucaklayan, muhabbeti yayan, kini, nefreti kaldıran birisidir o!

Eğitimde, ticarette, siyasette, teknikte, ziyarette, san’atta, medyada, iş yerinde, yazıda, okumada, hitapta, yolda, dağda, konferansta, sohbette…Her türlü mekânda, zamanda, zeminde güvenilecek ve çözüm üretecek bir sistem ve şahıs gerekiyor.

“Var mı böyle bir sistem ve şahıs?” denirse rahatlıkla “Evet var!” diyeceğimiz senet var elimizde elhamdülillâh! “Risâle-i Nur Külliyatı” ve “Müceddid Bediüzzaman!”

Neden? Çünkü Risâle-i Nur ve Bediüzzaman Kur’ân’a bağlı! Çünkü Rahmet peygamberi Resule bağlı!

Çünkü, bu zamanın en fazla ihtiyacı olan sulh, hidayet, iman ve muhabbeti hayata geçirip özümsemişler ve tatbikatını yapan bir de “şahs-ı manevî” meydana getirip insanlığın en zengin mirası olan Rahmet dini İslâmiyetin yaşanabilirliğini bu asra taşımışlar.

Dışlayan değil, kabullenen bir hal ve anlayışı hakim kılmışlar. İşte bir harika örnek: “Bid’a ile amel eden, kalben taraftar olmamak şartıyla dost olabilir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 193)

Günlük hayatın en yaygın gerçeklerinden olan “itiraz”a karşı duruşun müsbet tatbikatı şudur: “Bu gizlenmeye lâyık olan bu sırr-ı azîme binaen Mekke-i Mükerreme’de dahi—farz-ı muhal olarak—Risâle-i Nur’un aleyhinde bir itiraz kutb-u âzamdan dahi gelse, Risâle-i Nur şakirtleri sarsılmayıp, o mübarek kutb-u âzamın itirazını iltifat ve selâm suretinde telâkki edip, teveccühünü de kazanmak için, medâr-ı itiraz noktaları o büyük üstadlarına karşı izah etmek, ellerini öpmektir.” (Kastamonu Lâhikası, s. 193)

Olaylara karşı duruş noktası nedir? İşte cevabı: “Bu zamanda, hususan bu sıralarda, Risâle-i Nur’un şakirtleri tam bir metanet ve tesanüd ve dikkat etmeye muhtaçtırlar.” (Age.)

Esas dâvâ ne? “İman hizmeti, iman hakaiki, bu kâinatta herşeyin fevkindedir, hiçbir şeye tabi ve âlet olamaz.” (Age)

Hayatın rahatı ve huzuru nasıl sağlanır? İşte cevabı: “Çünkü bu havalide her talebe itiraf ediyor ve ben de ediyorum ki, Risâle-i Nur’a çalıştıkça, yaşamakta kolaylık ve kalbde ferahlık ve maişette suhulet görüyoruz. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bakiyeyi temin eder.” (Age)

Sağlam durmanın kendinden emin olmanın sırrı: “Demir gibi sebat etmek. Dünyaya ve menfaate mağlûp olmadan, ahiret işlerini ihmal etmemek ve ehl-i dalâlete avlanmamak.” (Age)

İmanı hayata hayat yapabilmek. Geçmiş ve gelecek zamanı, imanın nuruyla ışıklandırıp zamanı, mekânı, ruhu, kalbi, imanın o ulvî ve manevî zevkiyle vücutlandırmak.

Dünyadaki insanların büyük ekseriyetinin gelen musîbetlerden dolayı kalben, ruhen, aklen, bedenen hissedar olup, azap çektiği ve perişan olduğu bir ortamda pusulayı şaşırmamak önemlidir.

Bütün bu olumsuz şartlarda ayakta kalıp dayanabilmenin yolu ve formülü; kafaları, elleri, dilleri, hisleri; zaman ve vakit darlığına rağmen bu binler tecavüz edenlere karşı birleştirmektir.

Kesinkes ellere, kalplere, sohbetlere, düşüncelere “Nur”u yerleştirmek ve “topuzu” Allah korusun “meşrûlaştırmak” hastalığı ve hissinden kesin kes uzak durmaktır.

“Risâle-i Nur’un kasabalara ve cemaatlere berekete medar olması” hakikat ve tesbitine uygun ve masadak hareket edebilmektir.

“Risâle-i Nur’un başına gelen hâdiselerde bir dest-i inayet, bir veçh-i rahmet bulunduğu tecrübelerle sabittir” gerçeğine inanıp itimat etmektir.

Risâle-i Nur’un “her yerde, huzura bir yol gösterdiği” hakikatini idrak edebilmektir. “Hiçbir şey huzura mâni olmuyor” tecrübe ve tesbitini massedip emebilmektir.

Ve nihayet: “Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki, şişeleri elmasa çevirir, toprağı altın yapar” müjde ve haberini, ruhlara bayram yaptıran saadet sırlarını ruh ve gönül coşkusuyla yaşayabilmektir.

Rahmet aylarına yaklaşırken, sohbet, müzakere, meşveret, gezi, okuma, yazma ve bütün amel ve hareketlerimizin hep rahmet tuğlaları, rahmet harcı, rahmet sıbgası ve boyası ve rahmet cilâsı olmasını Rabbimiz hepimize ihsan etsin inşallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*