Âfâkî konulara imânî nazarla bakabilmek

Üstad Hazretlerinin telif ettiği eserler bir bütündür. Hepsi de çok kıymetlidir. Hükümleri kıyamete kadar bâkîdir. Çünkü âyet ve hadislerden süzülmüş hakikatlerdir. Külliyat’ın içinde olan her konunun fazilet ve değeri en yüksektir. Üstad Hazretleri müceddid-i âhirzaman olması hasebiyle hayatın her alanında vazifeleri vardır.

 ’’Ve siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi’’ (Şuâlar, s. 509) ifadeleri bunun delilidir.

Şu halde Risâle-i Nur Külliyatını sadece altı iman esasını izah ve ispat eden eserler gibi görmemeliyiz. Külliyatın konuları; başta iman esasları olmak üzere içtimâî, iktisâdî, siyasî vs. hayatın her alanını kapsamaktadır. Öyleyse bu ve buna mümâsil konulara nasıl bakacağız?
İmânî konular önemlidir. Bunları her zaman okumalıyız. Ancak bunun dışındaki konuları saf dışı etmek, önemsiz görmek doğru bir yaklaşım olmadığı gibi bu bakış açısı da çok kısır ve yanlıştır. Çünkü “Risâle-i Nur Külliyatı hayatın diğer alanlarını görmezlikten gelmiştir” gibi bir iddiâ, Risâleleri anlamamak demektir. İman alanından başka alanlara hitap eden risâle ve mektupları önemsiz görmek gerçekçi değildir.
Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lâhikası’nda “Kat’î kanaatim geldi ki, Risâletü’n-Nur’un kitapları birbirine tercih edilmez. Herbirinin kendi makamında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvir eden bir mu’cize-i maneviye-i Kur’âniyedir” diyerek hayatın her alanındaki meselelere “Kur’ânî, imânî bir bakış açısı” getirmiştir. Genellikle âfakî konular denilerek ihmâl ettiğimiz konulara bir de “imânî nazar”la bakmalıyız ki, konu ne zaman âfâkî veya önemsiz, nasıl bakarsak imânî hâle dönüşür, görmüş olalım.
Meselâ İktisad Risâlesi… Kendi sönük akıl fenerimizle bakarsak konu âfâkî olabilir. Çünkü insan aklı, vahyin aklından üstün değildir ki, meseleyi etraf-ı erbaasıyla anlayabilsin. İsraf konusu içtimâî bir hastalıktır. Kendi aklımıza göre israfı yorumlarsak, konuya âfâkî bir bakış açısı getirmiş olabiliriz. ’’Süfyan israfı teşvik etmekle şiddetli bir hırs ve tamâı uyandırarak insanların o zayıf damarlarını tutup kendine musahhar eder. İsraf eden ona esir olur, onun damına düşer” hadisine göre bakan Üstadımız, konuya mânâ-i harfiyle, imânî bir nazarla bakmayı öğretir. “Deccal ve Süfyan” bahislerine 5. Şuâ doğrultusunda bakmazsak, konu biraz âfâkî gelebilir. Hâlbuki aynı konuya mânâ-i harfiyle, imânî bir nazarla bakarsak, imanımızı tashih edip kurtarmış oluruz. Buna delil, Üstadın “Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.” (Kastamonu Lâhikası, s. 62) sözüdür.
Milliyetçilik konusu, içtimâî bir konudur. Mektûbât’taki “Tahribatçı ehl-i bid’a iki kısımdır’’ hakikatiyle bakılırsa mesele nereden nereye dönüşür.
İslâmiyet ağacının, kökü olan imanın yanında gövdesi, dalları, yaprakları ve meyvesi diyebileceğimiz muâmelât ve siyasetin de önemi vardır. Bunu inkâr edip görmezden gelmek Risâlelere bu hususta muhatap olmamaktır.
Hele siyasî atmosfere girdiğimiz bu günlerde bir kısım Risâle okuyucuları, Külliyattaki siyâsî tesbitler, sanki Üstad Hazretlerinin kendi fikr-i karihasıymış gibi davranıp bunların okunmasından rahatsızlık duyabilmektedir. Hâlbuki Üstad Hazretleri, bu konuya da “imânî bir bakış açısı”yla bakmıştır. Risale-i Nur’a talebe olmaya çalışan bizler, kendi doğrularımızı bırakıp Risâle-i Nurlardaki hakikatlere göre kendi fikriyatımızı düzenlemeliyiz ki, gerçekten Nur Talebesi olabilelim. Yoksa “Üstad böyle demiş amma” diye başlayan sözlerin arkasında Nurun hakikatlerini kendi doğrularımıza göre çarpıtmak varsa, bu da bizi dünyada ve ukbada mesul eder. Bu hususta da Üstadımız, Risâle-i Nur’un mevcut imandan istifade cihetine gitmediğini belirterek kendi doğrularımıza göre değil Risâlelerin doğrusuna göre hareket etmemizi istemektedir. Risâle-i Nur’daki siyasî konulara da imânî bir nazarla bakarak siyasî istikametimizi İnşâallah muhafaza etmiş oluruz. Cenâb-ı Hak son nefesimizi verene dek istikametten ayırmasın. Hakâik-ı İslâmiyeye dair hususlarda Risâle-i Nurlarla iktifâ etmeyi, her bir Nur Talebesi kendine şiâr edinmelidir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*