Âhiret âleminin müşahede edildiği gece; Mi’rac

Rabbimiz nasib ederse, yarın gece, (Çarşamba’yı, Perşembe’ye bağlayan) Mi’rac Gecesi’ni te’sid edeceğiz inşâallah.

Mi’rac hadisesi, hepimizce malûmdur. İsrâ Sûresi, bu hâdise için nâzil olmuştur. Bununla alâkalı, hadis-i şerifler olduğu gibi, Said Nursî Hazretleri’nin; başta, 31. Söz olmak üzere, bazı eserlerinde de güzel bir şekilde bahsedilmiştir.

Cenâb-ı Hakk, zaman ve mekân mefhumunu kaldırıp, Habibini (asm) bir anda, Mekke-i Mükerreme’den, Kâbeden, Kudüs-ü Şerife, Mescid-i Aksa’ya götürmüştür. Oradan da, bir anda, bütün insanların, dünya hayatlarından sonra ve kıyameti takiben toplanacağı âhiret âlemlerine yükseltmiştir.

Bahsettiğimiz kaynaklarda, bu insanüstü hadiseler, çok güzel zikredilmektedir. Üstad, bu en büyük mu’cize olan hadiseyi “Mi’racın batını (görünmeyen, iç yüzü) velâyettir (velilik); halktan Hakk’a gitmiş. Zahir-i Mi’rac (görünen yüzü) risalettir (Peygamberliktir); Hak’tan halka geliyor” ifadeleriyle çok güzel beyan etmiştir. Yâni, velilik sıfatıyla halkın içinden biri olarak, Hakk’a gitmiş. Peygamberlik sıfatıyla da Hak’tan, halka gelmiştir.

Ve orada Cenab-ı Hak; kıyamet, haşir ve Cennet ile Cehennemi, oradaki hâlleri bizzat Resulüne (asm) müşahede ettirmiştir. O dehşetli hâlleri bizzat gözüyle görmüş ve irkilmiştir. “Benim bildiklerimi bilseniz, az güler, çok ağlardınız” hadis-i şerifi, muhtemel ki, bu hadiselerin neticesinde zikredilmiştir.

Peygamberimiz (asm), o en büyük mu’cizesi olan Mi’rac’tan çok müjdelerle, hediyelerle dönmüştür. Beş vakit farz namaz orada emredilmiştir. İmanlı olan insanların, günahkâr da olsa, neticede Cennete gideceklerinin müjdesini almıştır.

Ve çok mühim bir şey olan, Allah’ın, Kur’ân-ı Kerîm’i, Cebrail (as) vasıtasıyla 6664 âyetini inzal edip, indirmesinin haricinde, iki mühim âyeti, Peygamber Efendimize (asm)  Mi’rac’ta, Cebrail (as) arada olmadan, bizzat emir buyurmuştur. Ehemmiyetine binâen her gece yatsı namazından sonra okuduğumuz, Bakara Sûresi’nin son iki âyetidir bu.

Ayrıca, yine, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin, 6. Şuâ’da anlattığı, namaz teşehhüdlerinde (oturduğumuz zaman) okuduğumuz, “Ettahiyyatu” duâsı da, yine Mi’rac’ta, Cenab-ı Hak ile Peygamberimiz (asm) arasındaki bir mukâleme, konuşma olup, Cebrail’in de (as) buna iştirak ederek, sonundaki Kelime–i Şahadeti ilâve etmesi hadisesi vardır.

Şuhur-u selâsenin ikinci mübarek gecesi olan bu Mi’rac Gecesi’ni ve gündüzünü, ibadetle geçirmek çok faziletlidir. Yarın, (Çarşamba günü) oruç tutmak, o geceyi de ibadetle geçirmek çok sevaptır. Gece ihyası, sabahlaması en iyisidir, ama buna güç yetiremeyenler var. Bunun en iyi şeklini, şöyle tatbik etsek, daha iyidir: Malûm, Peygamberimize (asm) farz, bizlere de sünnet olan gecedeki teheccüd namazı, gecenin son üçte bir vaktinde kılınır. Bunun hesabı da gayet kolay. Diyelim ki, akşam saat 19.00’da oluyor, güneş de sabah 07.00’da doğuyor. Bu on iki saatlik dilimi, üçe bölüp, son bir parçasını bulursak, gece saat 03.00’da başlayıp, imsak vaktine kadar devam eder. Ama bizim memleketimizde bu yanlış yapılıyor. Yatsı namazından sonra camiye gidip, (veya TV’lerden) program dinlenilip, gelip yatılıyor, gecenin feyizli saati, maalesef kaçırılıyor. Üstad, sabahlayamayacak kadar dayanamayan talebelerini, biraz uykuya yollar, gece kalkıp kıyamda bulunmalarını sağlarmış.

Hepinizin Mi’rac Gecesi mübarek olsun. Rabbimiz; sıhhat, selâmet ve afiyetler nasip etsin inşâallah!

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*