Başörtüsü ve anayasa

Oyuna gelmeyelim, bir akrep deliğinden elimizi ikinci kez sokturmak akıl kârı değildir. Eğer anayasanın bütünü değişmeden yine bir başörtüsü yasağını kaldırma düzenlemesi yapılırsa iş -daha önce birkaç kere olduğu gibi- biraz daha çıkmaza girer. Belki de bu isteniyor!

 

Başörtüsü yasağını getiren kararların gerekçelerine bakıldığında konu dönüp dolaşıp halihazırdaki laiklik anlayış ve uygulamasına geliyor. Buna göre laik ülke din özgürlüğünü genişletmek için bir düzenleme yapar, bir karar alırsa laikliğe aykırı oluyor. Bu laikçi anlayışa göre “din özgürlüğü, belli bir dini yaşayanlara değil, ona muhalefet eden azınlığa öncelik veriyor ve öncelikle onların hakkını koruyor”. Bu laikçilere göre kamusal alanda baş örtmek (ferdi olarak bile dini uygulamak) devletin düzenini dine dayandırmak oluyor. İşte bu anlayış ve buna dayanak olan mevcut anayasa maddeleri ortadan kalkmadıkça başörtüsü konusu çözümlenemez.

Ana muhalefet partisinin, devlette hizmet verene başörtüsünü yasaklamak, hizmet alana serbest bırakmak” şeklindeki çözümü, “başın önünü biraz açarak ve örtünün uçlarını çene altından bağlayarak problemi çözmek” gibi bir yandan cehalete dayanırken, öte yandan -muhtemelen- Müslümanlarla alay etme mahiyetinde olan teklifleri ciddiye alınamaz.

Beyler dinde pazarlık olmaz, dini Müslümanlar koymadı ki, onlarla pazarlık ediyorsunuz! Eğer din özgürlüğünü tanımada samimi iseniz dindara sorarsınız, o nasıl inanıyor ve nasıl tatmin oluyorsa ona izin ve imkan verirsiniz; işte çözüm öyle olur.

Hayrettin Karaman, Yeni Şafak, 30.9.2010

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*