Bizzat gelseydin, seni görmeye kalpler dayanır mıydı ki Üstadım?

Yine hafif serindi Afyonkarahisar… Biz de günlerdir heyecanlıydık tabiî ki… Kaç gündür duramıyorduk yerimizde… “Şöyle yapalım kardeşler… TIR’ı böyle duyurabiliriz ağabeyler…” Sürekli bu cümleler vardı dilimizde.. Kalplerimizin hâliniyse kelimelerle tarif etmek mümkün değil. Kıpır kıpırdı. Ah şu TIR artık bir gelse de, gönüllerdeki hasret bir bitse…

 

Nihayet ulaştık 13 Ekim Çarşamba gününe. Ulaştık da nasıl ulaştık bir göreceksiniz… Vallahi uyuyamadı bazılarımız heyecandan. Bazılarımız rüyasında karşılayacaktı TIR’ı. Gecemiz gündüzümüze karıştı anlayacağınız. Sonunda o gün ikindi vaktine ulaştık. Her şey hazırdı. Afyon halkı bakıyordu meraklı gözlerle bizlere. “Sevda dedim bilir misin? Göze almak ölümü!” sözleri hoparlörlerden çınlıyordu Hükümet Konağı önünde. Sevdamızı anlatıyorduk Afyonlulara, yollara, camilere, parklara. “Bir sevda adamını bekliyoruz” diyorduk “Ne oluyor burada?” diye soran teyzelere, amcalara…

Afyon halkı da bekliyordu Üstadım’ı. Küçük çocuklar, gençler, amcalar, teyzeler… Hava kapalı diye gelmemezlik yapmamış halk. Zaten Rabbim de öyle güzel bir gökyüzü sundu ki o gün. Ne kuru bir sıcak vardı Afyon’da, ne de o ün yapmış soğuk hava! Hiç yağmur da inmedi halkı dağıtacak. Ama TIR’la vedalaşırken Afyon da ağladı resmen.. Gökyüzü de tutamadı gözyaşlarını. Adeta Rabbim bu büyük hizmete rahmetiyle maddeten tesir etti… Bizeyse içten içe biraz utanmak kaldı açıkçası! Çünkü hepimiz ister istemez biraz endişe etmiştik ya yağmurlu olur, hava soğuk olursa diye. Ama bir an düşünemedik heyecanımızla galiba! Rabbim bu hizmete en küçük bir engele izin verir miydi hiç? TIR’ı hepimizden güzel karşıladı, hepimizden güzel uğurladı O (cc)… Zaten sonra TIR ekibindeki ağabeyler de söyledi; her yerde böyle oluyor, program bitene kadar hava çok güzel oluyor, sonunda da yağmur iniyor diye. O zaman anladım ki, bütün Türkiye TIR’a veda ederken tutamamış gözyaşlarını. Teşbihte hata olmasın; Rabbim her yerde rahmetiyle “Sadâkte..” demiş TIR’ımıza.

O gün alandaki heyecanımıza dönecek olursak; garip bir hüzün, ama o hüznü fazlasıyla bastıracak bir sevinç vardı içimizde. TIR’ın konaklayacağı yerin karşısı eskiden Üstadımın kaldığı hapishaneymiş. Şimdiye yıkılmış çoktan tabiî. Önce duyunca hüzünleniyorduk biraz. Üstadım’ın yaşadığı işkenceler geliyordu aklımıza. Ama sonra “İşte!” diyorduk. “Cennetâsâ baharlar geldi Üstadım! Bak işkencelerin bittiği, Nurlar’ın herkese neşrolunduğu zamandayız artık. Dünyaya İslâmı anlatacak nesil yerini aldı. Seni bekliyor. Karşılamak için can atıyor adeta.”

Sonunda haber geldi; TIR yaklaşmıştı Afyon’a. Doluştuk arabalara, karşılamaya gittik. Büyük bir sür’atle geldi TIR’ımız. Duramıyordu yerinde. Koşa koşa Nurları anlatmak istiyordu Afyonlulara.

Bizler de duramadık tabiî… Önce alkış tutturduk ağabeylerimizi “hoşgeldiniz” diye selâmlarken. Sonra gözyaşlarımızı tutamadık… Sevinç çığlıklarıyla karıştı damlalarımız. Bizi böyle gören İbrahim Özdabak Ağabeyin de gözlerinin bu tablo karşısında dolduğunu öğrendik sonra… Herkesin kalbi bambaşka bir heyecanla atıyordu yani bu buluşmada. Hasretin bitmesi, karşılananı da karşılayanı da sevinçten ağlatıyordu belli ki.

Öyle bir ruh hâli vardı ki o TIR’da. Öyle birikmiş bir muhabbet vardı ki… Memleketimizin, annelerimizin, babalarımızın, dâvâ kardeşlerimizin olduğu yerlerdeki şahs-ı mânevîyi toplayıp getirdi, bizlere sundu maddeten adetâ.

Gözyaşlarımı tutamazken şükretmekten alamadım kendimi… Rabbim şükürler olsun, bizi, Üstadımın müjdelediği günlere ulaştırdın. İnşâallah ona lâyık talebe olmayı da nasip edersin. Nasıl bir zât, nasıl bir hakikat tefsiri, nasıl bir hizmettir ki bu, bir şehrin havasını böyle değiştirebildi. O gün o zâtın kendisi gelseydi, onu görmeye kalp dayanabilirmiydi ki ya Rabbi?

Şahs-ı mânevîsini gördük, soluduk, tattık resmen. Tabiî o zatı görmek inşâallah onun duâlarındaki gibi Cennetü’l-Firdevs’te nasip olacak, ama böyle büyük bir hakikati görmek, yaşamak, içinde bulunmak ne büyük bir sevinç. Rabbim bize dünyada Nurları diğer kullarına tanıtmak vazifesi ihsan etmiş.. İnşâallah görevimizi hakkıyla tamamlayıp, hakikatleri dünyaya duyurup da Nurların müellifine kavuşmayı da nasip eder… Kâinatta ki zerreler adedince âmin, âmin, âmin…

Yepyeni bir TIR seferiyle bütün dünyada duyulabilmek, tekrar bu dev şahs-ı mânevî hizmetiyle kucaklaşabilmek duâsı ile İnşâallah… Selâmun aleyküm…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*