“Bu Vatanda Dört Parti”yi Doğru Anlamak -2

NURCULARA SİYASETEN AÇIK OLAN YOL

Emirdağ Lâhikası’ndaki “kalbe ihtar edilen”i doğru anlamanın ilk basamağı; “İttihad-ı İslâm Partisi”nin, olmamasına rağmen dört parti arasında sayılmasının hikmet ve mânasına kafa yormak olmalıdır, kanaatimizce…

Her şeyden önce bir hakikatı hiçbir zaman nazardan uzak tutmamak lâzım. Bir kere orada verilen dersi doğru anlamak ve ona sadık kalmak, Nur Talebelerinin meselesidir. Onların sadâkati ve hayata geçirmesi nispetinde millet, ümmet ve insanlık âlemi de o nispette payına düşen hisseyi alır…

Şuradan başlayalım:

“Hakaik-i İslamîye”, “hakaik-i Kur’ânîye” ve “hakaik-i imanîye”yi yepyeni orijinal bir üslûpla (kalbine ilham ve ihtar olunduğu şekliyle) hem de Türkçe lisanıyla beyan eden Bediüzzaman’ın kalbine, mevcut siyaset içinden bir “yol” da ihtar edilmiştir.

Bu yolda particilik, partizanlık ve menfaate dayalı menfî siyaset yoktur. Bu yolda ırkçılığa ve kavmiyetçiliğe dayalı siyaset yoktur. Bu yolda dinin siyasete alet edilmesi asla yoktur.

Varsa, siyasetin dine âlet edilmesi vardır. Bunu da direkt parti kurarak değil; var olan partilerden Demokrat, ahrar ve meşverete dayalı parlamenter sistemin yaşamasına çalışana yardımcı ve dost olarak nokta-i istinad olmak tarzında yapmaktır.

Bu yolda hürriyet-i fikir, hürriyet-i vicdan, hürriyet-i şer’îye, meşveret-i şer’îye, hak ve adalet vardır. Bu yolda Demokratlık ve hürriyetperverlik vardır. Deccalizm ve Süfyanizm tahribatını demokrasi içinde kalarak, menfi çatışmaya yol açmadan tamire çalışmak vardır.

Bu yolda insan hakları vardır, Avrupa Birliği vardır. Bu yolda İttihad-ı İslâm vardır. Bu yolda barış ve huzur vardır. Bu yolda maddî kılınçlar kınına girmiştir. Cihad-ı manevî vardır.

Bu yolda, İslâmiyet ve insaniyet âlemleri için Türkiye’ye biçilen bir rol modellik vardır. Bu yolda cemaat ve toplumun hakkının gözetilmesi kadar, ferdin hak ve hukukunun gözetilmesi de vardır.

Bu yolda “Vela teziru vaziretun vizra uhra / Birinin hatasıyla, onun yakınları, akrabası ve mensup olduğu cemaat mes’ul tutulamaz” olan Kur’ân düsturu vardır.

Ve bu yolda “Siyasal İslâmcı” zihniyetine de yer yoktur.

Bediüzzaman henüz hayatta iken, onların fikir babalarını bile, iman ve İslâmiyet noktasında mücahidane hizmetlerinden dolayı medh ü sena etmekle beraber, onların siyasetlerine itibar etmemiş ve bunu açıkça beyan etmiştir.

Üstâd’tan siyasî destek isteyen aracılarına şöyle demiştir: “Sebilürreşad, (Büyük) Doğu gibi mücahidler imân hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat siyaset noktasında değil.” 1

1960 ihtilâlinden sonra soluğu kesilen, fakat daha sonra Adalet Partisi’nin sağladığı demokratik ortamda yeniden şehadet parmağı amblemiyle ortaya çıkan bu zihniyet bugüne kadar hep Nurcular’ın insicamına ve ittihadına zarar vermiş, veriyor. İttihad-ı İslâm’a götürecek yolu da tahrip ve tahrif etmiş, ediyor. Âlem-i İslâm’a Risale-i Nur’un müsbet hareketinin taşınması yönünde engel teşkil ediyor. Bediüzzaman’ın gösterdiği yolun kenarına bile yanaşamıyor.

Öyleyse, Siyasal İslâm zihniyetinde olan bir parti; “Bu Vatanda Dört Parti” meselesinde Üstad’ın nazara verdiği “İttihad-ı İslâm Partisi”nin izdüşümüne masadak olamaz.

İttihad-ı İslâm Partisi’nin izdüşümüne olsa olsa ancak Nurcular masadak olabilir ki, vazifeleri Demokratlara yardımcı ve dost olmaktır. Demokratlara düşen de, onları kendilerine “nokta-i istinad” yapmaktır.

“Hem mânen eski İttihad-ı Muhammedî’den (asm) olan yüz binler Nurcular’la, eski zaman gibi farmason ve İttihatçıların mason kısmına karşı ittifakları gibi, şimdi de aynen İttihad-ı İslâmdan olan Nurcular büyük bir yekûn teşkil eder. Demokratlara bir nokta-i istinaddır.” 2

Dipnotlar:

1-Emirdağ Lâhikası, s. 281.

2-Emirdağ Lâhikası, s. 271.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*