Duânın etkisi, yansıması ve dönüşü

Kâinatın küçük bir numûnesi olarak bütün varlıkların özelliklerini bünyesinde taşıyan insanoğlu; halîfe sıfatıyla bütün varlıkları temsil eder. Dolayısıyla onların duyarlılığında hem şuûru, hem potansiyel yetenekleri, hem lisanı, hem beden diliyle duâ edebilir. Zaten yaratılışının sırrı, dil ve konuşma melekesinin verilmesinin sebeplerinden biri budur. Özellikle ıztırar derecesinde dil ile yapılan duâların, ruhumuzun derinliklerinden kopup geldiğinden ekseriya kabul edileceği haber verilir. Çeşitli musibetlerle karşılaşanların dualarını kabul eden herşeyin Sahibi, kudreti sonsuz olan Allah’tır. Önemli olan isteklerimizi, ıztırar derecesindeki duâyla O’na sığınarak bildirmektir.

İşte bunlardan birisi:

İbadet, duâ ve takvâda ileri derecede olan Hz. Peygamber’in (asm) seçkin arkadaşlarından Ebu Ma’lâk, ticâretle uğraşmaktadır. O zamanın bir eşkıyası yolunu keserek, “Malını yık, seni öldüreceğim” der. “Senin maksadın maldır, neyim varsa al git!” teklifine, “Benim maksadım senin malın değil, canındır, seni öldüreceğim!” deyince, “O zaman bırak da dört rekât namaz kılayım, ondan sonra ne yaparsan yap!” der. Silâhını indirir eşkıya. Ebu Ma’lâk abdest alır, dört rekât namaz kılar ve “Ey çok seven Allah’ım! Ey arşın yüce Sahibi! Ey her dilediğini dilediği gibi yapan Allah’ım! Sen, hiçbir kimsenin istese bile sahip olamayacağı kudretinle, hiçbir kimsenin göz dikemediği hükümranlığınla ve arşının her tarafını dolduran nurunla beni şu eşkıyanın kötülüğünden koru!” diye duâ etti ve üç sefer tekrarladı. Elini indirmeden, bir atlı belirdi, eşkıya ne olduğunu anlamadan mızrakla eşkıyayı cansız yere serdi. Ebu Ma’lâk, “Sen kimsin, Hızır gibi imdadıma yetiştin?” dedi. “Ben dördüncü kat semanın meleklerindenim. Sen duâya başladığında semanın kapılarında bir gıcırtı duydum. İkincisinde gökteki melekler dalgalandılar. Üçüncüsünde ise ‘Bu darda kalan bir çaresizin duâsıdır!’ diye bir ses duyuldu. Bunun üzerine benim görevlendirilmem için Allah’a niyaz ettim. Bu görev bana verildi. Kim abdest alarak dört rekât namaz kılar ve ıztırar diliyle duâ yaparsa, duâsı kabul olur”1 dedi. Bunun örneklerini ya kendimiz yaşamışızdır veya çevremizdekilerden duymuşuzdur. Aradaki fark, yardımımıza gönderilen melekleri ve Hz. Hızır’ı (as) göremememiz, daha doğrusu fark edememizdir. Herşeyi planlayan ve programlayan Zât, bizim dualarımızı da işitir ve cevap verir. Soyut bir kanun, rastgele, tesadüfen, kendi kendine olmazsa, deprem gibi felâketler rastgele olabilir mi? California Üniversitesi’nde biyokimya profesörü Duane Gish’i dinleyelim: “Aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise, sistemlerin en son hâlinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adımda planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı dizaynın sonucudur.”2 Kâinatın yaratıcı ve programcısı yüce Allah, bizim sesimizi, duamızı da işitir ve cevap verir.

Dipnotlar:
1- El-İsâbe, 4/18
2- Muhammed Bozdağ, Ruhsal Zekâ, s. 18

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*