En büyük sünnet nedir?

Bu soruyu, “Sahabe Modeli” üzerine kitaplar yazan, konferanslar veren dostumuz, konferans esnasında sordu:

-Resulullah’ın (asm) en büyük sünneti hangisidir?

Belli ki, dikkatleri konferans konusuna çekmek için böyle bir soruyu salona tevcih etmişti.

Yoksa iltifata mazhar olmuş mâlumatını ve ilmî birikimini, sevenleriyle paylaşmak için sahnede bulunan hatibimizin, ne bunu salondakilerden öğrenmek, ne de onları imtihan etmek gibi bir amacı yoktu. Ve Efendimiz’in (asm) her bir sünnetinin kendi makamında bir üstünlüğü, önemi ve büyüklüğü vardır.

Hem de oradakilerin bir çoğu, sürekli okudukları eserlerin sayesinde, anlatılanların ve hatırlatılanların çok da yabancısı değillerdi. Üstelik bıkmadan, usanmadan okudukları Nur Risalelerinin, neredeyse dörte biri “Nübüvvet” bahisleriyle ve bu bahisler içersindeki “Risalet-i Muhammedîye” ile alâkalıydı. Hem Sünnet-i Seniyye meselesi de, denilebilir ki, doyulmaz bir anlatıma ve erişilmez bir berraklığa yine bu eserlerle kavuşmuştu.

Hemen Bediüzzaman’ın izahlarını hatırlamaya çalıştık. Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam’ın Sünnet-i Seniyyesinin üç menbaı olan “akvali, ef’ali ve ahvali” zihinlerimizi nurlandırdı. Lisan-ı Nur’daki, “feraiz, nevafil, âdat-ı hasene” dilimize düştü.

Belli ki, bu sorunun cevabını yine hatibimiz verecekti ve tahmin edilenin ötesinde bir cevap gelecekti. Belki de bu cevap, “en çok bilinen” olacaktı. En yakınımızda, içimizde iken, uzakta aranan olacaktı..

Bu hakikat, Kur’an-ı Azimüşşan’ın dersiyle ve Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamın talimiyle; kalp, ruh, akıl ve duygularımıza hâkim olup, manevî varlığımızı tamamen kuşatmasına rağmen, “sünnet” bazında, sadece muamelatta ve zahirî müşahadelerde arandığı için, o an akla gelmiyordu. Sanki “şiddet-i zuhurundan” gizlenmişti.

Aceleyle hemen cevaba hazırlananlar; Efendimiz’in (asm) kıyafetinden, sakal-ı şeriflerine, evliliğinden, gece namazlarına kadar tahminler yürüteceklerdi ki, hatibimiz vaziyeti farkedip, cevabı geciktirmedi.

“Peygamber Efendimiz’in (asm) en büyük sünneti; iman ve Kur’an hakikatlarını yayması, talim ve tatbîk etmesidir” dedi.

Sonra İmam-ı Âzam Hazretlerinin “Fıkhu’l Ekber” isimli eserini misal gösterdi.
***
Bu kitap aslında bir akaid kitabıdır, yani iman esaslarını izah eder. Ama adı Fıkhu’l Ekber, yani “en büyük fıkıh”tır.

Fıkıh denince aklımıza, amelî bakımdan lehimizde ve aleyhimizde olan bilgilere sahip olmak gelir. Farz, vacib ve sünnetler ışığında ibadetlerimizi yapmak, helâli bilip haramdan sakınmak gelir.

Ama görüyoruz ki, Akaid ilmi de, “en büyük fıkıh” oluyor. Ve İmam-ı Âzam Hazretleri , Akaid üzerine olan eserine “Fıkhu’l Ekber” adını veriyor.

Bediüzzaman da, “zaman imanı kurtarmak zamanıdır” diyerek meydana çıkmış ve Allah’ın inayetiyle öyle bir hizmet yolu açmıştır ki, o yolda iman hakikatlarının idraki vardır. İmanı taklitten tahkike çıkarmak vardır. Anlamaya  ve yaşamaya çalışarak, “lisan-ı hal” ile başkalarının da imanına kuvvet vermek vardır.

Merhum Zübeyr Ağabeyin ifade ettiği gibi, “İmanın rükünlerinden birisinde hâsıl olacak bir şüphe ve inkâr, dinin teferruatında yapılan lâkaydlıktan pek çok defa daha felâketli ve zararlıdır.”
***
Meğer ki biz, Viyana’da tertiplenen “Örnek nesil için, Sahabe Modeli” konferansına uzaktan katılarak, “dâvete icabet” sünnetini ihya ederken, aynı zamanda Efendimiz’in (asm) “en büyük sünneti”ne de uyma anlamına gelecek bir faaliyetin çerçevesine girmişiz, inşaallah..

Çeşitli misaller ve temsillerle bu büyük meseleyi, anlaşılır hale getiren Prof. Dr. Murat Sarıcık Beyefendiyi tebrik ediyoruz. Ayrıca karşılıklı hiç bir menfaat gözetilmeden Yeni Asya temsilciliğiyle diyalog ve irtibatı sürdürme tarafında olan ve Viyana’daki işlerimizde, bilhassa “öğrenci yerleştirme” taleplerimizde bize yardımcı olan Viyanalı kardeşlerimize de, çalışmalarında başarılar diliyoruz.

Risale-i Nurların talim ve terbiyesinde, “şahs-ı manevî” devamlılığında ve meşveretler rehberliğinde ancak sağlam temeller üstüne bina edilebilecek bu hizmet modeliyle, Peygamber Efendimiz’in “en büyük sünneti”ne ittiba ederek, iman ve Kur’an hakikatlerine hizmet edenler zümresine Cenab-ı Hak bizleri de dahil eylesin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*