Yazmak güzel bir şeyse, yazdıklarınızın yansımalarına şahit olmak daha da güzel.. Okur tarafından nasıl algılandığını, nasıl karşılanıp ve nasıl yorumlandığını bilmenin de ap ayrı bir önemi, tadı ve hazzı vardır. Acı bile olsa, yazanın iştahını kabartıyor. Yani tatlı yorumlar göğsü, acı yorumlar iştihayı kabartıyor.
Siyasete temas eden bir iki yazımız, mezkur duyguları acizane bize de yaşattı. Şahs-ı manevi adına göğsümüz kabarırken, iğneleyen ifadeler, dostane serzenişler, mesnetsiz hücumlar da iştihamızı kabarttı.
Derken bir yazımıza daha böyle bir girizgahla başlamış olduk. Belki de bu, sessiz sedasız bu arenadan çekilmenin bir denemesidir. Belki de devamına izin talebidir. Yani bize göre hava hoş. Dilin kemiği yok, bilgisayarın tuşları da yağ gibi kayıyor. Gürültülü daktilonun tuşlarına benzemiyor. Biz de yağdan kıl çeker gibi yazarız biiznilllah.
Aslında ben nere, siyaset üzerine yazmak nere.. Ne var ki, yazılarıma uzun bir aradan sonra yeniden başlarken, açığımı kapatacak, yokluğumu varlığa kalbettirecek bir eda ile, ses getirecek bir seda ile içeriye dalmak istedim. Dışarda kalan birinin sessiz sedasız içeriye dalması gibi yapsaydım, bizi; yokken “var” zannedenlere, bir de biz varken bile bizi “yok” zannedenleri eklemiş olacaktım. Bu son ifadelerimden az bir “enaniyet” kokusu alınırsa, gıybet rüzgarıyla iade edile. Ve illa ki “latife” kabul edile..
Mübarek Regaip gecesini, Van’ın Demokrat Partisi Milletvekili adaylarıyla Yeni Asya Vakfı Van Şubesinde beraber ihya ettik. Liste birincisi İskender Ertuş Bey “Biz buraya, bu mübarek gecede sizlerle birlikte feyizyap olmaya geldik. Biz hakiki demokratlığı ve hürriyetperverliği sizin duruşunuzda görüyoruz. Bunları size anlatmaya benim gücüm yetmez. Benim babam da Said Nursi hayranıydı ve ben onun hatırasına bir cami yaptırdım. Biz bu davanın hizmetkarı olabilirsek bize ne mutlu” dedi. ondan önce bir arkadaşımızın “Nurcular ve Demokratlar bir hanenin efradı gibidirler, rahat olunuz. Bizi böyle hatimler, namazlar, tesbihatlar ve Kur’an dersleriyle haşir neşir görenler, oylarımızın din adına ortaya çıkanlara gideceğini zannederler, halbuki bizim oylarımız her zaman demokratlara gitmiştir” şeklinde bir giriş yapması, demokrat adaylarımızı ferahlatmaya yetti.
Biz de acizane Avrupa demokrasisini anlattık. Avusturya Cumhurbaşkanının her sene Ramazan ayında kendi sarayında müslümanlara, Kur’an ziyafetiyle, ezanlarla iftar yemeği verdiğini anlatmam, demokrat adaylarımızı hayretten hayrete düşürerek, “İşte demokrasi budur” dedirtti. Ayrıca biz, Üstad Hazretlerinin, Mustafa Kemal riyasetindeki Birinci Mecliste yaptığı konuşmaya temas ederek, Beytüşşebap’ta kaymakama isyan hadisesini aktardık.
Ve biz o mübarek gecede “Ya Rabbi, Resul-ü Ekreminin haber verdiği bu ahirzaman fitnesi zamanında, her türlü fitnelerden, dessas ve zalimane planlardan, milletimizi, vatanımızı, Alem-i İslamiyet ve İnsaniyeti koru. Ahirzaman Müceddidinin içtimai ve siyasi görüşünü ve demokratları aziz ve hakim eyle; zelil ve mağlup eyleme, ve bu fikirlere kasten karşı duranları mahçup eyle” şeklinde dua ederek gecemizi ihyaya devam ettik.
“Hadiseler beni de yazar yaptı.”
Merhum Avukat Bekir Berk’in bu sözü hafızamda hala tazeliğini korur. Yani benim yazarlıkla falan alakam yok ama “hadiseler” beni bile yazar yaptı, anlamında bir şeydi bu.. Mazlumları, nur talebelerini savunmak onun asıl davasıydı. O, bu davasını sözüyle, özüyle anlatıyordu zaten.. O kadar hızlı, o kadar cesur anlatıyordu ki, ne olur ne olmaz kabilinden, kefenini de yanında taşıyordu. Tabii ki daktilosunu da..
Günü geldi, daktilosunun tuşlarına basarak, gündeme damgasını vuran yazılar yazdı. “Hakkın Zaferi” dedi. “İthamları reddediyorum” dedi. Müfterilerin şerrinden Allah’a sığındı.
Bugün her şey daha bir başka oldu. Her şey daha da kolaylaştı. Tabii ki bu arada iftiralar da kolaylaştı. Mesnetsiz saldırıların, haksız hücumların, yersiz çamur atmaların bini bir para oldu.
Evet, yüksek dağların başından duman eksik olmaz. Bazı zatlar da paratöner gibi şimşekleri üzerlerine çekerler. Bizim gibi uzaktan bakanlar da seyrederler. Bazen de böyle -seçim dönemlerinde olduğu gibi- çok uzağında olduğumuz meseleler yakınımıza kadar sokulur. Uzak durmak imkansız hale gelir. Bulunduğun yerde, kendi çapında sen de “paratöner” olursun. Aman olsun, “yanardöner” olmaktansa, paratöner olmak daha iyi.. Siyaset rüzgarlarına kapılarak, tanınmaz hale gelen şahsiyetleri gördükçe, kırk yıldır çizgisinden taviz vermeyen gazetemiz daha bir kıymetleniyor. Bu çizginin takipçileri, gözümüzde daha bir büyüyor.
Ve hadiseler, ve gelişmeleler..
Ve heyecan dorukta..
Bu heyecan parti pıtırtı heyecanı değildir.
Çünkü tarih tekerrür ediyor, hadiselerden ibret alınmadığı için..
İşte bakınız, yaklaşık 60 yıl önce Üstad’ın talebelerine yazdığı şu ifadeler ne kadar taze, ne kadar heyecan verici:
“Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan hakiki vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler…”
“Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. İnşaallah o Ahrarlar istibdat-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.”
İşte hadiselerin böyle gelişmesi karşısında heyecan duymamız bize çok görülüyor.
{mosmodule module=imza-}
Benzer konuda makaleler:
- “Yanardöner” değil, “paratoner” olabilmek
- Peygamber Efendimizin (asm) evine ziyaretçi akın
- Demokratların fikir kaynağı Bediüzzaman
- İkinci Nesrin Ünal hadisesi mi?
- Hediyeyi Hediye Edince
- Dindar demokratlar ne durumda – II
- Karıncalar
- Demokrat oylar nerede?
- Kurşun kalem
- Hayat sayfamız ve kurşun kalem
Eğitimci – Şair – Yazar
İlk yorum yapan olun