“Yanardöner” değil, “paratoner” olabilmek

Yazmak güzel bir şeyse, yazdıklarınızın yansımalarına şahit olmak daha da güzel.. Okur tarafından nasıl algılandığınızı, nasıl karşılanıp ve nasıl yorumlandığınızı bilmenin de apayrı bir önemi ve manevî hazzı olur..
“Hadiseler beni de yazar yaptı.”

Gençliğini ve ömrünün parlak dönemini Risale-i Nurlar’ın müdafaasına hasreden merhum Avukat Bekir Berk’in bu sözü hafızamda hâlâ tazeliğini korur. Yani benim yazarlıkla falan alakam yok, ama hadiseler beni bile yazar yaptı, anlamında bir ifadeydi bu..

Mazlumları, Nur Talebelerini savunmak onun asıl dâvâsıydı. O, bu dâvâsını sözüyle, özüyle anlatıyordu zaten.. O kadar hızlı, o kadar cesur anlatıyordu ki, ne olur ne olmaz kabilinden, kefenini de yanında taşıyordu. Tabiî ki daktilosunu da..

Günü geldi, daktilosunun tuşlarına basarak, gündeme damgasını vuran yazılar yazdı. “Hakkın Zaferi” ve “İthamları Reddedediyorum” kitaplarını ona yazdıran hadiseleri bizzat yaşadı. Mesnetsiz iddialar ve iftiraların neden ve nereden geldiğini katiyen bildiği için asla yılmadı. Müfterilerin şerrinden daima Allah’a sığındı.

Bugün her şey daha bir başka oldu. Her şey daha da kolaylaştı. Tabiî ki bu arada iftiralar da kolaylaştı. Mesnetsiz saldırıların, haksız hücumların, yersiz çamur atmaların bini bir para oldu. Ve bu haksız hücumlara Bekir Berk misali muhatap olan ve adeta paratoner gibi şimşekleri üzerlerine çekenler her dönemde varlığını sürdürdü.

Evet, yüksek dağların başından duman eksik olmaz. Bazı zatlar da paratoner gibi şimşekleri üzerlerine çekerler. Bizim gibi uzaktan bakanlar da onlara duâ ederler.. Ama bazen de çok uzağında olduğunuz meseleler yakınınıza kadar sokulur. Öyle ki uzak durmak, lâkayt kalmak imkânsız hale gelir. Bulunduğunuz hizmet mahallinde kendi çapınızda siz de “paratoner” olursunuz. Aman olsun, olsun.. “Yanardöner” olmaktansa, paratoner olmak daha iyi..

Siyaset rüzgârlarına kapılarak, tanınmaz hale gelen şahsiyetleri gördükçe, elli iki yıldır çizgisinden taviz vermeyen gazeteniz daha bir kıymetleniyor. Bu çizginin takipçileri, gözünüzde daha bir büyüyor.

Öte tarafta, demokrasiye hakkıyla sahip çıkamamanın; hür, demokrat ve Müslümanca yaşamanın künhüne vakıf olamamanın, bu hususta Üstad Bediüzzaman’ı hakkıyla anlayamamanın ve Risale-i Nur’daki içtimaî beyanları hayat düsturu yapamamanın bedeli de ağır oluyor.

Hadiselerden ibret alınmadığı için, tarih tekerrür ediyor. Üstad’ın tarifindeki demokratlığı milletçe benimseyip hayata geçirmeye çalışmamanın bedelini; antidemokratik ve haksız uygulamalara maruz kalarak yine millet ödemek durumunda kalıyor.

Sadece içtimaî hayatımıza vurulan darbelere ve yürek yakan tahribatlara bakalım.. Tahribat; tarihî, millî ve dinî değerlerimizi kendi siyasî ikballeri uğruna suistimal ve “su-i tefsir” eden hadsizlerin elinde had safhaya geldi. O kadar ki; yaklaşık 70 yıl önce Üstad’ın talebelerine yazdığı şu ifadeler hâla taptaze ve canlı duruyor. Bu bapta bize öncülük yapanların hâla arkamızda oldukları apaçık zahir oluyor..

“Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlayan hakikî vatanperverler olan Demok- rat namında hamiyetli Ahrarlar, yani hürriyetperverler…”

“Onların muvaffakiyetine çok duâ ediyorum. İnşaallah o Ahrarlar istibdat-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.”

Ya Rabbi, Resul-ü Ekreminin haber verdiği bu Ahirzaman fitnesi zamanında, her türlü fitnelerden, dessas ve zalimane planlardan, milletimizi, vatanımızı, Âlem-i İslâmiyet ve İnsaniyeti koru. Ahirzaman Müceddidinin içtimaî ve siyasî görüşünü; Demokratları ve hürriyetperverleri aziz ve hakim eyle; zelil ve mağlûp eyleme.. Ve bu fikirlere kasten karşı duranları mahçup eyle. Amin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*