Hedefi iktidar olan riyakâr davranır!

Nur mesleğinde tam ihlâstan sonra en büyük esas; sadakat (bağlılık), sebat ve metanettir.1 Yani, olaylara konjonktürel, çıkar, güçlü olan siyasî iktidara göre değil, Risâle-i Nur prensipleri çerçevesinde yaklaşılır.

Nur hizmetkârlığı, yani, iman hizmeti gizlenmez: İhfa (gizlemek) ve havf (korku); riyâdandır. Farzda riyâ yoktur.2

Bâzı kardeşlerimizin, lüzumsuz, talebeliğini inkâr, husûsan (…) eskide ehemmiyetli kendi hizmet-i Nuriyelerini lüzumsuz setretmeleri (örtmeleri), gerçi çirkin, fakat onların sâbık hizmetleri için affedip gücenmemeliyiz.3

Maddî ve siyasî çıkarlar için bir kısım kişi, grup ve cemaatler kendilerini saklar. Nur Talebeleri asla kendini ve hizmetini gizlemez.

Şeair-i İslâmiyeye (İslâmî esaslar, hükümler, farzlar, sembollerine) uymak ve ilân etmek esastır. Çünkü, Şer’i meselelerde bir kısım meseleler, şahıslara taallûk eder; bir kısım umuma, umumiyet itibarıyla taallûk eder ki, şahsî farzlardan daha önemlidir.4 Ezan yalnızca namaza çağırmak; başörtüsü teferruat değil; şeair-i İslâmiyedirler; aynı zamanda tevhidi sema ehli dahil bütün varlıklara ilân ve İslâmı tebliğdirler.

Şeairi yerine getirmek farz-ı ayndır. Hizmet farz-ı kifayedir. Hizmet için farzlar terk edilmez. Ferâizin terkinde, yüzde doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Acaba dine ve dünyaya zarar olan ihmal ve ferâizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder? Şeâirde tehâvün (horlanma, aşağılanma), zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci eder,5 durdurmaz, cesaretlendirir.

Keza, siyasî ikbal, maddî çıkar, makam mevki için İslâmın hükümleri, farzları, sembollerini terk eden kişi ve gruplar vardır. Risâle-i Nur asla bu noktaları tasvip etmez.

Risâle-i Nur mesleği aşk, şevk, merhamet, şefkat, feragat ve fedakârane ve isar hasletiyle hizmeti gerektirir. Hizmet, “Dine meylettirmek ve iltizama (taraftar olup yapışmaya) teşvik etmek ve dinî vazifelerini hatırlatmaktan”6 ibarettir. Yoksa, sonuç almak değil!

Bazıları sorar: Siz cemaat olarak ne yaptınız, gücünüz nedir, kimi etkilediniz? İşte bu prensip de güzel bir cevaptır.

Risâle-i Nur mesleğine sadakat; “Hubb-u cah (makam, mevkî sevgisi), havf (korku) damarı, tama (aşırı açgözlülük, geçim noktasında hırs), asabiyet/milliyetçilik damarı, enaniyet, tenperverlik” gibi desise-i şeytaniyelerden uzak durmayı gerektirir. Tıpkı Peygamberimize (asm) yapılan mal, mülk, mevki makam teklifleri; tıpkı varisi Bediüzzaman’a teklif edilen milletvekilliği, maaş, köşk, genel vaizliği reddetmeleri gibi. Nur meslek ve meşrebi, onlara uymayı, örnek almayı gerektirir.

Halbuki siyasî faaliyet içinde olanlar, çıkar ve baskı grupları bu prensibe de aykırı hareket ediyor. Risâle-i Nur’un mesleğinde hizmet; maddî güç, siyaset, iktidar yoluyla değil, Kur’ân nurları, iman yolu ve ihlasla yapılır. Yani, Kur’ân ve hadîsçe haber verilen, her tarafı kasıp kavuran deccalizm, süfyanizm ve ifsat komitelerinin fitnelerini siyasetle değil, ancak imân ve Kur’ân nurlarıyla durdurulabileceği 7 beyan edilir.

Nur Talebelerinin “yüzlerini dünyaya ve siyasete çevirmek”8 Risâle-i Nur meslek ve meşrebine aykırıdır.

Dipnotlar:

1- Kastamonu Lâhikası, s. 187.;

2- Hutbe-i Şamiye, s. 131.;

3- Şuâlar, s. 429.;

4- Mektubat, s. 385.;

5- Mesnevî-i Nuriye, s. 87.;

6- Barla Lâhikası, s. 87.;

7- Tarihçe-i Hayatı, s. 131.;

8- Emirdağ Lâhikası, (171. mektup, s. 395.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*