Meşveret ve sorumluluklarımız

Yeni Asya cemaatinin en önemli özelliklerinden ve diğer İslâmî cemaatlerden farkı, hür, adaletli, sisteme ve Risale-i Nur düsturlarına dayanan meşveret kararlarıyla hizmetlerini icra etmesidir.

En dar mahalden ülke ve yurt dışına kadar genişleyip kabul edilen meşveret sistemi ve tatbikatıdır. Bunu bir üstünlük vesilesi olarak değil bir tesbit ve hakperestlik olarak yaptığımızı belirtmem gerekiyor. Ayrıca bu yolda daha alacağımız birçok mesafenin, eksik ve noksanların olduğunu da kabul edelim.

Hayatın çok boyutlu ve karmaşık bir hale geldiği böyle bir zaman ve zeminde; ferdler birbirleriyle meşveret ettiği gibi, taifeler, kıt’alar dahi meşveret etmeli. Özellikle, Asya Kıt’ası ve istikbâlinin keşşâfı ve anahtarının şûrâ olduğu tesbitini yapan Bediüzzaman’a kulak verilmelidir.

Üstad Bediüzzaman’ın, “Size, hiç bilmediğim halde, bu noktaya dair iki mektup yazdım ve ruhen çok endişe ediyordum. ‘Acaba yeni bir taarruz mu var?’ diye muztarip idim.” (Kastamonu Lâhikası, 183) diyerek, dışardan içeriden fitne ve taarruzlara kapı açacak dehşetli hallere karşı çok önemli ciddî bir ikazı ve tesbiti var. Yaşanan tecrübelerden aldığımız dersler, Cemaat hizmetleri ve cemaate mensup kişiler hakkındaki gayet ehemmiyetsiz bir tenkidin, çok büyük zararlara meydan verdiğini yaşayarak görüyoruz. Bütün bunların çözümü ve ilâcı, haklı şûrâlardır.

Hakkı, adaleti, doğruyu, güzeli, isabeti, iyiyi ve mükemmeli yakalamak ve ulaşmak için “Haklı şûrâlara” ihtiyaç vardır. Bu şûrâ ve meşveretlerin isabetli olabilmesi için de hizmeti ve dâvâyı iyi bilen ve sahip çıkacak, ciddî sorumluluk alacak ve de fedakârlık yapacak, hizmetlere katkı yapıp devamlı hazır bulunacak ve sistemdeki şartları taşıyan, bilen, hazmeden hizmet fedakârlarından olması gereği vardır. Bunun da ötesinde istikbalde bu dâvâyı kucaklayacak “Nesli Cedid” olarak Üstadımızın bahsettiği genç nesillerin yetişmesine ve onların önlerinin açılmasını sağlayacak gayretin içinde olunmaya da amade olmak vardır.

İslâm âleminin, ülkenin, dinî cemaatlerin, siyasal İslâmın dini istismarının getirdiği menfi olumsuzluklarını yaşadığı böyle bir ortamda her kademedeki meşveretlerimize aksamadan devam etmek, ciddî manada sahip çıkmak bir vebal gerektiriyor. Mensup olduğu cemaatin verdiği tercih ve sorumluluğu bihakkın ifa etmek için meşverete katılım ve iştirak etmekte asla tekâsül göstermemek ve geri durmamak lâzımdır.

Çünkü “omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş olan” cihanşümul dâvâ, tembelliği, umursamazlığı, önem vermemeyi asla kabul etmiyor. Çok ciddî bir ağırlığı ve vebali yüklüyor. Allah korusun yerine getirememenin ağır faturaları olur.

Hizmetlerimizi her kademede meşveretle yürüten önemli ve ağırlıklı bir cemaatiz. Bunun için; ferdî mesuliyetlerimizi müsbet inisiyatif kullanarak, cemaatin verdiği tercih ve sorumlulukla, Risale-i Nurlar’daki ulvî düsturlara sadık kalarak yapmak zorundayız. Şahsî görüşlerin, sübjektif değerlendirmelerin, tembelliğin, önemsememenin ve yorumların burada geçerliliği olmamalıdır.

Her kademede hizmetlerimize ciddî plan ve projelere odaklanmalıyız. Amacımız, “Doğru iman ve İslâmın” anlaşılmasına yardım etmektir. Böylece, hem bu ülkedeki İslâm adına yapılan yanlışlıkları düzeltmeye yardım etmiş oluruz hem İslâm Coğrafyası ve insanlığa örnek olup çözüm konusunda rehberlik yapma şansımız olur. Bütün bunlar da Üstadımızın tesbit ve tanımıyla, “Hizmete ciddî devamla” ancak mümkün olur.

Dünyamızın içinde bulunduğu mevcut şartlar bütün insanlık için çok büyük aşınmalara sebeb oldu! Biz de herkes gibi bunlardan nasiplendik! Ama her şeye rağmen hizmet faaliyetlerimiz ve meşveretlerimize ve kararlarına verdiğimiz ve vereceğimiz hem katkıda bulunmak hem de -müzakereler anında beyan ettiğimiz muhtemel muhalif fikirlerimiz, şahsî aleyhtarlığımıza rağmen herkesten önce neticede çıkan karara saygı duymak ve sahip çıkmak durumunda olduğumuzu unutmayalım ve kabullenelim.

Bu münasebetle, Geçmiş Kurban Bayramınızı tebrik ediyor. İlâhî bir emir olan meşvereti; lâyıkıyla ve hakkını vererek sahip çıkıp kabullenmemizi ve Allah’ın rızasını kazanabilmemiz için yapmamız gereken bir vazife olduğunu unutmamamız lâzım geldiğini hatırlatıyorum.

Kendi kusur ve aczimizi bilerek, bir hürmet ve makam istemeden, her vakit, hiçliğimizi görüp, istiğfarla teselli bulup, kardeşlerimizden duâ isteme mesleğinde berdevam olmak ümit ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*