Mi’rac ve yaratılışın hülâsası

Mi’rac yaratılışın hem özeti, hem gayesi, hem de nihaî mertebesidir.

Hz. Âdem (as) ile yeryüzüne inen insan ve insanlık Hz. Muhammed (asm) ile Rabbinin huzuruna tekrar çıkmıştır.

Hz. Âdem (as) talim-i esma ile ilim ve hikmetin nüve ve özlerini öğrenmesiyle huzur-u İlâhide yüksek mertebesini ruhaniyete teyid ettirmişti.

Melekler Hz. Adem’de (as) henüz nihaî olarak inkişaf etmemiş olan istidat ve kabiliyetlere veya çekirdekler hükmündeki hakikatlere secde etmişlerdi. Ancak unutmamak gerekir ki secdeleriyle o çekirdeklerin ihtiva ettiği hakikatın ne kadar büyük olduğunu fark etmişlerdi.

Mi’rac ile o nüve ve çekirdekler Hz. Muhammed’in (asm) kalbinden şecere-i tuba gibi öyle intişar etti ki şu fani âlemi geçip baki âlemlere uzanmıştı.

Evet mi’rac Hz. Âdem’e (as) öğretilen isimlerin ve meleklerin secde etmesinin muazzam bir inkişafıdır, açılımıdır. İnsanoğlunun ve kâinatın yaratılışının hikmetlerinin sema ehli tarafından hakkalyakin olarak müşahede edilmesi ve yeniden en yüksek mertebede tasdikidir.

Melekler Cenab-ı Hakk’a (cc) “yeryüzünde halife yaratılmasının hikmetini” sorduklarında; kâinat kadar büyük ve derin manaları anlayamayacaklarını ifade için “sizin bilmediklerinizi ben bilirim” demişti.

Hz. Adem’in (as) isimleri söylemesiyle hikmeti bir derece anlayan melaike, Hz. Muhammed’in (asm) Mi’raca çıkmasıyla neticeleriyle birlikte müşahede etmişler kalbleri nihayet derecede mutmain olmuştu.

Şu kâinatın payıtahtı ve başşehri olan yerküreden bir zat ve bir halife çıkmıştı. Beraberinde zerrelerden yıldızlara kadar mahlûkatın ibadetleri ve tesbihatları vardı. Yüz yirmi dört bin peygamber, yüz yirmi dört milyon evliya ve milyarlarca asfiya ve mü’minlerin hediyeleri ve biatlarının göstergesi olan ilim ve hikmet dolu ibadet, tesbihat ve duâlarıyla gelmiş ve Rabbine takdim etmişti.

Âlemlerin Rabbi, başta “halifenin hikmetini” soranlar olmak üzere sayısız melaikeyi temsilen Hz. Cebrail (as), insanlığı ve kâinatı temsilen de Peygamberimiz Hz. Muhammed’i (asm) biraraya getirdi. Hz. Cebrail’in (as) şahsında melaike artık onun refiki ve yoldaşı idi.

Melaike “Biz sana hamd ederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz.’ demişlerdi.” Evet melekler “biz” demişlerdi. Yağmur damlalarından yıldızlara kadar her bir zerre ve faaliyetin ibadet ve tesbihatına vekâlet eden melaike için onları hakkıyla takdir eden ve bir misliyle Rabbine takdim eden zat, onların kâinatın kuruluşundan bu yana hasretini çektikleri resul idi.

Şu kâinat, şu yerküre, ruhaniyat ve melaike, şu insanlık ve hususan biz Müslümanlar ne kadar bahtiyarız ki Hz. Muhammed (asm) gibi bir temsilcimiz var! Öyle bir Resul ki bizim selâmlarımızı, tahiyyelerimizi Âlemlerin Rabbine ve sema ehline en nazdar ve niyazdar bir makamda hulus-u kalb ile iletiyor. İltifatının bir zerresi bile milyonlar kalbi ihya edecek Rabbimizin selâmını ve Hz. Cebrail’in (as) şehadetini de bize getiriyor.

Her Mi’rac Gecesi kâinatın, mahlûkatın, melaikenin ve insanlığın ve yaratışın bir hülâsası ve bayramıdır. Ne mutlu hep Mi’rac yolunda olanlara!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*