Eğer şu fânî dünyada beka istiyorsan, beka fenâdan çıkıyor, nefs-i emmâre cihetiyle fenâ bul ki, bâkî olasın.
……
Dünyaperestlik esasatı olan ahlâk-ı seyyieden tecerrüd et, fânî ol. Daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı Mahbub-u Hakikî yolunda feda et. Mevcudatın ademnüma akıbetlerini gör. Çünkü, şu dünyadan bekaya giden yol, fenâdan gidiyor.
……
Esbab içine dalan fikr-i insanî, şu zelzele-i zeval-i dünyadan hayrette kalıp me’yusâne fizar ediyor. Vücud-u hakikî isteyen vicdan, İbrahimvârî, “Lâ ühıbbü’l-âfilîn” [Batıp gidenleri sevmem. (En’am Sûresi: 76.)] eniniyle mahbubat-ı mecaziyeden ve mevcudat-ı zaileden kat-ı alâka edip, Mevcud-u Hakikî’ye ve Mahbub-u Sermedî’ye bağlanıyor.
……
Ey nâdan nefsim, bil ki; çendan dünya ve mevcudat fânîdir, fakat her fânî şeyde, bâkîye isal eden iki yol bulabilirsin ve can ve canan olan Mahbub-u Lâyezal’in tecelli-i cemalinden iki lem’ayı, iki sırrı görebilirsin. An şart ki, suret-i fâniyeden ve kendinden geçebilirsen.
……
Evet, nimet içinde, in’am görünür, Rahman’ın iltifatı hissedilir. Nimetten in’ama geçsen, Mün’im’i bulursun. Hem, her eser-i Samedanî, bir mektup gibi, bir Sâni-i Zülcelâl’in esmasını bildirir. Nakıştan manaya geçsen, esma yoluyla müsemmayı bulursun. Madem şu masnuat-ı fâniyenin mağzını, içini bulabilirsin; onu elde et, manasız kabuğunu, kışrını, acımadan fenâ seyline atabilirsin.
Sözler, On Yedinci Söz, s. 246-247
Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları
Bu zamanda hizmet, her tarafta ilânatla olur
Evet, inayet-i İlâhiye, ihtiyarlığıma merhameten, kuvvetli ve gizli düşmanı bulunmayan gençliğime mahsus olan mağaralarımı, hapishanenin tecrid-i münferid menzillerine çevirmesinde üç hikmet ve hizmet-i Nuriyeye üç ehemmiyetli faydası var:
Birinci hikmet ve fayda: Nur Talebelerinin bu zamanda toplanmaları, zararsız olarak, medrese-i Yusufiyede olur. Ve birbirini görüp sohbet etmek, hariçte masraflı ve şüpheli olur. Hatta benimle görüşmek için bazıları kırk elli lirayı sarf ederek gelip, ya yirmi dakika veya hiç görüşmeden döner, giderdi. Ben bazı kardeşlerimi yakından görmek için hapsin zahmetini severek kabul ederdim. Demek hapis bizim için bir nimettir, bir rahmettir.
İkinci hikmet ve fayda: Bu zamanda Nurlar’la hizmet-i imaniye, her tarafta ilânatla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur. İşte, hapsimizle, Nurlar’a nazar-ı dikkat celb olunur, bir ilânat hükmüne geçer. En ziyade muannid veya muhtaç olanlar onu bulur, imanını kurtarır ve inadı kırılır, tehlikeden kurtulur ve Nurun dershanesi genişlenir.
Üçüncü hikmet ve fayda: Hapse giren Nur Talebeleri birbirinin hallerinden, seciyelerinden, ihlâs ve fedakârlıklarından ders almalarıyla beraber, Nurlar hizmetinde dünyevî menfaatleri daha aramazlar.
Evet, medrese-i Yusufiyede, çok emarelerle, her sıkıntı ve zahmetin on, belki yüz misli maddî ve manevî faydalar ve güzel neticeler ve imana geniş ve halis hizmetler, gözleriyle gördüklerinden, tam ihlâsa muvaffak olurlar, daha cüz’î ve hususî menfaatlere tenezzül etmezler.
Lem’alar, Yirmi Altıncı Lem’a, s. 400
Benzer konuda makaleler:
- Bu zamanda hizmet, her tarafta ilânatla olur
- Nur hizmetlerinde dünyevî menfaat aranmaz
- Sakarya caddeleri Risale-i Nur’la şenlendi
- İzmir’den bir Nur geçti!
- Yalnız biri bil!
- Huzuru bulursun
- Yalnız “Bir”i çağır; başkaları imdada gelmiyor
- Risâle-i Nur ve ilânatı
- Bursa’da bahar…
- İslâm akılları ve kalpleri fethediyor
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun