
İnanıyorum ki tanıtım ekibiyle birlikte il ve ilçelerde bu yüksek heyecana katılarak bu sevgi ve onur selini paylaşan insanlar topluluğunu Bediüzzaman Hazretleri bizzat tebrik ediyor ve kendi güzel diliyle âlem-i mânâdan “Henîen leküm” (Sizlere tebrikler!) diyor. Esasen Bediüzzaman, bu tebriklerini yüz sene önceden, “Ey üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş ve sâkitâne Nurun sözünü dinleyen ve bir nazar-ı hafî-i gaybî ile bizi temâşâ eden Said’ler, Hamza’lar, Ömer’ler, Osman’lar, Tâhir’ler, Yûsuf’lar, Ahmed’ler ve sâireler! Sizlere hitap ediyorum. Başlarınızı kaldırınız, ‘Sadakte’ deyiniz. Ve böyle demek sizlere borç olsun. Şu muasırlarım, varsın beni dinlemesinler….”1 diye bu günün hizmet ve himmet ehline hitap etmek sûretiyle peşin olarak göndermişti. Şimdi bu tebrikler, doğru adresini buluyor.
Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nur’a ilânâtla hizmet etmeye çok önem veriyordu. Hapishanelerin dayanılmaz çilesini bu açıdan değerlendiriyor ve her bir hapsin nurun ilânâtı hükmünde olduğunu söylüyordu. Diyordu ki: “Bu zamanda Nurlarla hizmet-i imaniye, her tarafta ilânâtla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur. İşte, hapsimizle, Nurlara nazar-ı dikkat celb olunur, bir ilânât hükmüne geçer. En ziyade muannid veya muhtaç olanlar onu bulur, imanını kurtarır ve inadı kırılır, tehlikeden kurtulur ve Nurun dershanesi genişlenir.”2
Keza Bediüzzaman, sırf ilânatın kemaliyle gerçekleşmesi meselesi dolayısıyla hapiste kalmanın uzatılmasından hoşnut oluyor: “Hem meselemizi uzatmada, Nurlara nazar-ı dikkati geniş bir dairede celb etmesinden, onları okumasına bir umumî dâvet ve resmî bir ilânât hükmünde, işiten müştakların okumak heveslerini tahrik ettiğinden, sıkıntımızdan, zarardan yüz derece ziyade bize ve ehl-i imana menfaatlere vesiledir. Zaten bu zamanda, en geniş daire-i zeminde, en dehşetli ve küllî bir hücumda tecavüz eden dalâlet ordularına karşı böyle kudsî bir ders, bu sûretle atom bombası gibi İnşaallah tesirini göstermeye bir işarettir.”3
Keza gazete ve basın yoluyla ilânâta Bediüzzaman önem veriyor: “Bu sırada, hem Ehl-i Sünnet gazetesi, hem buranın gazetesi, hem Zübeyir’in hararetli mukabelesi, Nurlarla iştigalleri güzel bir ilânât hükmüne geçtiler.”4
Bu memleketin dağının, taşının, toprağının Bediüzzaman’ı doğru tanımaya borcu vardır. Başta İlâhiyatçılar olmak üzere bütün akademisyenlerin, bütün sosyal bilimcilerin ve bütün siyasilerin Bediüzzaman’ı doğru tanımaya borçları vardır. Bediüzzaman’ı doğru tanımak, yani Risâle-i Nurları lâyıkıyla anlamak bütün bilimlerin gereğidir ve emridir çünkü. Ve çünkü Bediüzzaman, Risâle-i Nurlarda, söz konusu bilimlerin künhünü ilgilendiren ölçüler, yeni usûller ve taptaze yaklaşımlar ortaya koymuştur. Meselâ bir ilâhiyatçının bu zamanda, Kur’ân’ı, hadisleri ve dini doğru anlaması için bu ölçülere, bu usullere ve yaklaşımlara şiddetle ihtiyacı vardır. Yine başka sahalardaki bilimadamlarının da, kendi alanlarıyla ilgili istikametli bir yaklaşımı ortaya koyabilmeleri için, Risâle-i Nur’daki Kur’ânî ölçülere ve onların kazandırdığı bakış açısına ihtiyacı vardır.
Oysa yıllar yılı Bediüzzaman yanlış tanıtılmış ve karalanmıştır. Nesiller ve insanlar, ilim erbâbı ve okullar Bediüzzaman’ı doğru tanımaktan mahrum bırakılmıştır, sinmiş veya sindirilmiştir. Evhamlar boş yere körüklenmiş, kaygılar boş yere tetiklenmiş, korkular ayyuka çıkarılmıştır. Bu korkuların, kaygıların ve evhamların ise, Bediüzzaman’ı ve Risâle-i Nurları doğru tanıtmak sûretiyle artık yıkılması ve dağılması zamanı gelmiştir.
İşte bu açıdan Bediüzzaman’ı ve eserlerini, Bediüzzaman’ın da tasvip ettiği biçimde, müspet hareket çerçeveli ilânâtla tanıtmak Bediüzzaman’ı tanıyanların, onu okuyanların ve onunla imanlarını kurtaranların Bediüzzaman’a karşı boyunlarının borcudur, bu millete ve insanlığa karşı da vazifeleridir.
İlânâtlı branda giydirilmiş, açık hava toplantılı TIR hizmetiyle bu vazife bir nebze olsun yapılmış oldu. Emeği geçenleri, yorulduklarına değdiğini ifade ederek, bir kez daha tebrik ediyorum. Allah nice nice hizmetlerde yollarını açık etsin. Âmin.
Dipnotlar:
1- Münâzarât: 87.
2- Lem’alar: 265.
3- Şuâlar: 443.
4- Şuâlar: 454.

Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman, Türkiye gündeminde
- Bu zamanda hizmet, her tarafta ilânatla olur
- Bursa’da bahar…
- Risâle-i Nur ve ilânatı
- Sakarya caddeleri Risale-i Nur’la şenlendi
- Nimet içinde, Rahman’ın iltifatı hissedilir
- Nurlu buluşmalar
- Risale-i Nur’un meşrebine uygun davranılmalı
- Risâle-i Nur Gençlik Şöleni
- Nur hizmetlerinde dünyevî menfaat aranmaz

1963 Mersin Gülnar doğumlu olan Süleyman Kösmene, ilköğrenimini doğduğu köy olan Yarmasu köyünde yaptı. 1981 Mersin İmam-Hatip Lisesi; 1986 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Milli Eğitimin çeşitli kademelerinde öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Yeni Asya Gazetesi Fıkıh Günlüğü köşesinde günlük yazılar yazmakta olan yazarımız, İstanbul’da yayın yapan Bizim Radyo’da ve EuroNur.tv’de programlar yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
İlk yorum yapan olun