Risale-i Nur’dan Gezi Parkı dersleri

Bir anda ülke gündeminin en baş sırasına yerleşip, günlerdir dünyanın gözünü Türkiye’ye çeviren Taksim Gezi Parkı eylemlerinden Risale-i Nur ışığında çıkarabileceğimiz bazı önemli mesajları birlikte mütalâa edelim.

* Olayların geneline hakim olan sağduyu, Said Nursî’nin ısrarla vurguladığı ve vefatından önceki en son dersinde de altını çizerek tekrarladığı müsbet hareket prensibinin, büyük çoğunluğu Risale-i Nur’dan haberi dahi olmayan genç kuşaklara da büyük ölçüde mal olduğunu gösterdi.

* Buna karşılık, aynı olaylarda ortalığı yakıp yıkan militan grupların yol açtığı gerilim ve tahribat, Bediüzzaman’ın “Dinin şiddetle men ettiği şey fitne ve anarşidir; çünkü anarşi hiçbir hak tanımaz; insanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir. Kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir” tesbitlerini yine doğruladı.

* Olaylar bu yönüyle Said Nursî’nin “Hizmetimizle önlemeye çalışıyoruz” dediği iki büyük tehlikeden biri olan anarşi ve teröre karşı Risale-i Nur hizmetinin önemini bir kez daha gösterdi.

* Gençlerin tepkisi bir taraftan tahakküm ve dayatma olarak algıladıkları tavır ve politikalara itirazlarının barışçı dille ifadesi olmak cihetiyle takdire şayan bir “hukukuna sahip çıkma” örneği oluştururken, diğer taraftan “yaşam tarzına müdahale ettirmeme” boyutuyla Bediüzzaman’ın “Biz 50 sene sonra gelecek nesli manevî, ahlâkî ve içtimaî tehlikelerden kurtarmaya ve korumaya çalışıyoruz” şeklinde özetleyebileceğimiz öngörülerindeki haklılığı yeniden gözler önüne serdi.

* Manevî ve ahlâkî değerleri korumanın siyasî, inzibatî ve adlî yöntemlerle değil, ancak manevî hizmetlerle mümkün olabileceği yönündeki Risale-i Nur ölçü ve prensiplerinin isabeti de, son hadiselerle bir defa daha test edilip onaylandı.

* Bir başka çok önemli ders: “Din dahilde menfî tarzda kullanılmaz.” Eğer kullanılırsa, yani dinin emir ve yasakları, hele mütehakkim, çatışmacı ve ötekileştirici söylemlerle siyasî polemik konusu haline getirilirse, dini bilmeyen kesimlerde din aleyhtarlığı körüklenmiş olur ve bundan hem hem onlar, hem din, hem dindarlar zarar görür.

* Aynı şekilde, herkesin ortak değeri olan din belli bir siyasî tercihin tekeline alınamaz; ne o görüşün sahipleri, ne de muhalifleri, dindarlığı bir siyasî kalıp ve şablona hapsedemez ve dini, siyasî bir kutuplaşma konusu haline getiremez.

* Keza din nasihattir. Dinin hakikatleri insanlara onları korkutacak ve nefret ettirecek değil, sevdirici ve müjdeleyici bir üslûpla, akılları ikna edip gönülleri kazanmayı esas alan metod ve yaklaşımlarla anlatılmalıdır. Bu da siyaset topuzuyla değil, tam tersine siyasetten tümüyle bağımsız bir zeminde insanlara “nur göstererek” yapılabilir.

* Mi’rac ikliminin Gezi Parkı’ndaki yansımaları, dinin özündeki manevî ve derunî atmosferin, çok farklı hayat tarzlarında dahi etkili olduğunu ve ideolojik ayrımların yol açtığı tahribatı onarıp gönülleri birleştirebilecek güce sahip bulunduğunu gösteren çarpıcı tablolar oluşturarak bu mana ve mesajları pekiştiren bir netice ortaya çıkardı.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. İşte burda en çok baştaki büyüklrimiz,asrımızın gerçek hakiki dindar olan nur cemaatının kiymetlerini bilip,tüm kurum ve kuruluşlara,milli eğitim,bakanlıklara,içişleri bakanlıklarimıza ,iş düşüyorki,anarsist olanla olmayanları ayrıt etmek,rialei nuru her tarafta okuyup,okuturmak en birinci vazifedır.Bu sayede devlet,millet ve halkımız da rahat eder.ayrıca diyanet işleri başkanliiğimiz sahip çikmali.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*